PRİAMOSOĞLU HEKTOR'UN ÖLÜMÜ Ayağı tez Akhilleus, mızrağını yüreğime sapladığında
-bir sevda öldürümü-
Rüzgâr, hafifçe esiyordu
ve Manet rengi kırmızı bir kan yayıldıydı göğsümde,
sıcak.
ve Manet rengi kırmızı bir kan yayıldıydı göğsümde,
sıcak.
Zakkumların oraya doğru koştum,
-anımsıyorum-
kumsala
gölgeler vardı orda
ve kırmızı zehir gibi çiçekler
ağaçlarda...
-anımsıyorum-
kumsala
gölgeler vardı orda
ve kırmızı zehir gibi çiçekler
ağaçlarda...
Uzandım güneşli gökyüzüne doğru
iyileşecektim
saatlerce gözümü ayırmadım
bakıp durdum
yukarıda
solgun kırlangıç yıldızlarına! ..
iyileşecektim
saatlerce gözümü ayırmadım
bakıp durdum
yukarıda
solgun kırlangıç yıldızlarına! ..
Tüm atlıların sesini duyabilirdim
o an: Akhalardan yaklaşan
tüm atlıları!
ve bu öğle vakti
sağda ova
bir Ağustos böceği sessizliği
-ne garip-
öyle bir sessizlik vardı işte
tüm atlıları!
ve bu öğle vakti
sağda ova
bir Ağustos böceği sessizliği
-ne garip-
öyle bir sessizlik vardı işte
Üzünçlü gibi geldi bana herşey o an
geniş, mavi, bulutsuz bir gök
yalnız gibiydi
geniş, mavi, bulutsuz bir gök
yalnız gibiydi
Re teline dokunduğum bir mandolinin
pencerede sesini dinler
bir kız gibiydi
içli, beklentili...
Kızoğlankızlığı havanın
arı ve sıcak oluşu işte böyle
-pamuk gibi-
yüreğimin gözyaşlarını unutturdu bana
Mutlanlıydım doğrusu
ağaçların dibinde
usun kökleriyle yıkanmak
yalnız başına
ve göğsümde saplı bir mızrak yorgunluğu
ve senin sonsuzluğun o an ki...
Erinçsiz ölebilirdim artık,
şaşılası şeydi
dağ bayır dolaşmadan
yaşamak varken
hiç bir şeye kavuşamadan yani
kapanan gözlerimle
Neden böyle düşündüğümü
çok iyi anladım sonra
-özenle koruduğum-
sırf seni düşünmek;
kavuşmanin en gelişmiş biçimiydi
aslında
kavuşmanin en gelişmiş biçimiydi
aslında
ve göğün bunaltısında
ak güvercinlerin kanat sesi
ve bir sevda şarkısıyla artık -ölü-
yükseliyordum...
ak güvercinlerin kanat sesi
ve bir sevda şarkısıyla artık -ölü-
yükseliyordum...