8 Şubat 2014 Cumartesi

EZGİLER EZGİSİ

 
 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
EZGİLER EZGİSİ

I
Ey Havva kızı, Lilith’in gizi, Sarah’tan güzel, ezgiler ezgisi!..

II
Güneşin Helena’sı, ayların Selene’si, ey yitik ülkem.

III
Ey yıldızlar kümesi, düşlerimin ‘Kûn’ sesi, umarsız Babil’in asma bahçesi...

IV
Ey Semiramis, ey Apis!..

V
Ey 'Kana Düğünü', ilk varlığın düğümü, balkıyan doğa!..
Yılan burçlarının Aden sızısı, Ehram diyarının İştar kapısı…

VI
Ben tüm gecelerimde seni arıyor ve karanlıklarda kendime sarılıyorum ve senin varlığında, özlemler içindeki kendimi görüyorum…

VII
Ey benim Mu uygarlığım, Çökilyas vadilerim, esen yelim; böğürtlenler, pırnallar arasındaki, görünmeyen kuş sesim…

VIII
Sen benim yitip gitmiş Atlantis’im, bulutlar ötesindeki, kutsanmış kadınlar kentimsin.

IX
Ey yamaçların çiğdemi, derelerde çağıldayan su...
Tepelerde yankılanan yel, gümrah göğsüne mavi sümbüller doldururdu!..
Orpheus’un sana, sabahın sularında, defnelerle gelir, güneşin altın ışıkları kapını çalar ve papatyalar, nergisler, menekşeler ışıltıyla dolardı…

X
Ey çiçek tozlarıyla yüreği kızıla boyanmışım, sunakların kırmızısında tanrılara adanmışım ey!..

XI
Sen ikindi güneşinde salınan gölgelerim, gazel yapraklarının gizençli sesi, inleyen gecelerimdin...
Ey tanın çiğ dolu ıtırı, kuytulardan akan su.
Dili ballandıran yaban yemişlerinin, yürekleri yakan dağ gelinciklerinin korusu!..

XII
Ey sevgili, akşam alacasında oğlaklar koynunda uyur ve ben alevi yaran gözlerle, yangınlarda yanarken, sen bahar doğumlarının dermanı derdi ve can verici melekleri gibiydin!..

XIII
Ey yüreklerin amentüsü, göklerde gecenin dolunayı yükseliyor ve işte yıldızların yıldızından flüt sesleri geliyor!..

XIV
Aşkım; kızıl güneşte yanan doğu zambakları, iki göğsünün arasında solan, Lübnan sümbülleriydi...
Ey bakılışı, Hermon dağının çiçeklerinden güzel, ey gözleri, Filist denizinin balıklarından alımlı!..

XV
Dilşadım, gecelerimde hep sen vardın...
Ve çıldırtıların umarsız ruhu, Şeria ırmağının suları gibi, düşlerimde hep sana doğru akıyordur.
Ey Şaron gülüm, gümrah salkımlarla dolu bağlarımın bekçisi, ruhların şahbanusu, incisi ey!..

XVI
Yeruşalim kızları; Siz onun yanında hiç kalırdınız!.. Ey nar çiçeği...
Güzellikte, sümbüller arasındaki ceylan sürüsünü yıldıran.
Golan tepelerinin el değmedik sütleğeni...
Ey nazenin goncalar, tomurcuklar; O size benzer!..
Ey açılmadık zambak, koklanmamış yasemen, bir bakışlık gelincik, biricik süsen…

XVII
Pınarların mühürlüdür senin.
Dağlardan köpüklerle aşar, yamaçlardan süzülerek gelirsin.
Günnükler arasındaki mür kokusu.
Sen arzular bağışlayıcı ve seçilmişsin.
Bal kovanı ağzın yıldızlar saçar, dağ gülleri şerha şerha açarken, bir ayet gibi korulardan yükselirsin.
Ve bilip bildiririm ki, sen Tanrı'nın düşlerisin!..

XVIII
Senin dilinin tadı orman yemişleridir. Saçlarının kıvrımı çam reçineleridir. Gümüş gerdanın Gilead dağının sürülerinden beyaz. Sen nardin fidanlarının arasında açan gül fidelerisin. Petra vadilerinde uçan kuş seslerisin. Ey umarsız gönüllerin, baldan tatlı, elmas kratlı prangası, ey sevi anahtarlarının yeşim kapısı!..

XIX
Boynu fildişi kulesinden, saçları; kuzey yelinden dalgalı, gözleri güneyin güneşinden yakıcı yâr…
Senin dudaklarında, hurmalardan, Kıbrıs turunçlarından gayrı bereketler var!..

Gilgal elinin güvercini gibisin; dizin dibinde, sahra diyarının aslanları bekler!..
Ey Kenan ilinin ceylanı, ak kalçaların firavun arabasına koşulu atlardır, göğüslerin, ikiz oğlaklardan beyazdır senin!..

XX
Ey doğmuşların, doğacakların belleği…
Kafeslerden uçan kekliğim, safranım!..
Ey gölde yansısına sarılırken ölüp gittiğim,
Kır tavşanları kıskanıyor bakir tenini…

Ey firavun kısrağı, Kedar’ın çadırı
Salkımları ferahlatan kına çiçeğim.

Ey sazı bol, çayırı bol su boyları, binbir gece soyları
Yeşil halıdan yataklarında döl verdiğim.

Ey gece yarılarında açan çiçeğim, furkanım, baştacım.
Ey tanrılarımın ataları... Yıldızlara kavuşturan, cellâdım, kurbanım...

Celile kanaryaları!.. Ey samanyolunda yuvasını bulan Beyrut kuşları.
Ey içimdeki uçurum, Süleyman mabedinde ilâhlara kurban olduğum.
  Gönül tacirim, Arami İncili’m, ecem, esirim.

Ey İman diyarlarının cima sümbülü!..
  Günahım, günahkârım, her iki cihanda; kapısına vardığım.
Ey Ravalpindi racasının koynundan aldığım!..

Gönül indiren, ahım, onyedi yaşım, yüreklere saçılan inci,
Gönüller güvercini, sarı kovandaki bal arılarım, tapıncım,
Ey tan atımlarında Pencap kaplanı gibi sarıldığım!..

Ey doru kefre, Petronas kuleleri; çölde gizlenmiş firuze denizleri,
Ey Faust şiiri!..

Nil’in gölgesine uzanmış Mısır sarayları senin evindir!..
Süreyya Kandili’m, dağlarda göveren bahar ayları...
Ey beyaz tepelerin Amana’ları!..

XXI
Ey sevgili
Seninle biz, ikizdik!..

‘Ol’ deyince olurduk.
‘Öl’ deyince ölürdük.

Aşkımız öyle büyük ki,
Şu peri masalı ona yetmez
Şu gökyüzü onu örtemez…

Ey zehirler zehiri, ağum, kuğum, içtiğim…
Ey sıratından geçerken, ‘Dünyalardan’ geçtiğim!..

Gecenin damlasıyla, çiyler ve kâküllerin, gönülleri süsler...

XXII
Bugün canımdan kan damladı!..
Güller, fesleğenler saçıldı kapımın eşiğinden ve entarin açıldı birden.
Peçelerinden süzülen aşkın zerresi; pare pare hüzmesi dolaştı odaları…

Havada bal veren arılar, kelebekler uçuştu, serçeler ötüştü sevinçle, kumrular sevişti.

Nergis girdi kapıdan, altın lüleli saçları elime dolaştı.
Çiçek tarhları arasından gülümseyerek geçtim.
Nisan geldi nazlanarak yanıma, mayıs koluma girdi.
Çarıklarım yeri göğü inletti,  Emir kızlarının göğsünü yardı.
Başakların arasından göklere vardım, yağmur bulutu, serin bir ıtır yaydı.
Güneş açtı, salkımlar fildişi kulelerden sarktı, dudakları, ağızları paylaştı.
Güller patladı, goncalar; berzah alemleri gibi yayıldı mürdüm diyarlarına!..

Ve ben pişmanlıkların ülkesine geldim.
Ve gökkuşağının içinde, cinnet tırpanlarının gölgesinde,
Akheron’un şol kayığına bindim.
Gören gözlerim görmez oldu!..
Ve ey sevgilim, sisler içinde o görkünç elest alemlerine,
Bilinmeyen bir yüz, görünmeyen dünyalara doğru, yitip gittim!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder