14 Ocak 2016 Perşembe

ADA

Alo, 'Her Sey Satilik Com'dan ulaştık size, bağımsızlığına düşkün, tek katlı, deli dolu ve bayraklı, üç kuruş masrafı yok diye ilan ettiğiniz mezbeleyi görmek isterdik, neden olmasın beyefendi, siz nerede oturuyorsunuz, dikilitaş, darphane'de, epeydir her levazım için lüzum eden parayı basma yeteneğimizi geliştirdik biz, ah çok güzel, size de nasip olsun bu vesvese, vallahi inanın ki cenabı haktan niyaz ederim, nerede o günler beyefendi, öteden beri tepe taklağız, olsun, hangi emlakçıda çalışıyorsunuz siz, derin iş ofis, derinizi soyarız anlamına gelmiyor ama, estağfurullah biraz ürkütücü gibi, buyurun gelin ne zaman müsait sizin bedeniniz, ruhum bir duş aldığında gelebilirim, insanın neyle karşılaşacağı belli olmuyor, günahsız olmalıyım, tamam ben sizi iskelede beklerim, iskelet mi dediniz, hayır iskele, vapurun yanaştığı mavicil liman, biz her gece heybelide mehtaba çıkardık şarkısının söylendiği mekan, kantocu patron biz grand adadan gecekondu istiyoruz ama, ha ada sahillerinde dolaşıyorsunuz, şaka beyzadem, biz sizi canı gönülden bekliyoruz, siz bize üç kuruş komisyon vereceksiniz, biz size, karhane, meyhane, şadırvan, rıdvan, Kehkeşan, hayratı ve fıskiyesi içinde, dört cehar, kargır, gırgır ve su sızdırmaz bir sörf duvar vereceğiz, anladım yazları biz Bulgaristan'dan elektrik alacağız, kışları Bulgaristan bize elektrik verecek, aman tanrım ne kozmikomik, sonra borcumuz ebediyete kadar sürmesin size, hayır hayır, biz insanları yuva sahibi yapmayı ve başlarına çorap örmeyi hobi bildik beyefendi, geldiniz demek ki, evet cav cav kafenin önündeyiz, başımıza bir iş gelmesin, bu cav cavdan huylandım ben, cave canem der gibi, şimdi geliyorum, köpeği de, yaygaracı cadıyı da kovarım inan, işte o ev, vav ne güzel, kaça peki, üç yüz elli bin, dilek sence kaç, üç yüze olur, telli baba sana göre, rabbin ne verdiyse, üstüme iyilik sağlıkta, bizde iki yüz var, hiç fark etmez, ortadan böler ikiyle çarpar, sağlamasını yapar, bankomattan kredisini alır, telli duvaklı düğününüzü yaparız Borjiya bey, ay haco, sahibi nerde bu yere batanın, Errol Flyn bey geliyor işte, ah sizler, ne de ciciler, bu ev çok bereketli, alırsanız, cepleriniz elmasla, acunla, sikkeyle dolar, sikkeyle mi, evet ne var, yani çağrıştırdığı şeyler çok zengin diyebilirim, altın demek istediniz sanırım, evet aynen diyeyim altın, malın fazlası hayırlı değil diyende var, bu kaşaneyi alın siz, yarın ararız miyavcık kedilerimizi, evrakı metrukelerimizi, başka ev var mı Hannibal, yok yok Lecter, var şu yokuşun başında, Karın deşen Jack yaşıyor içinde, çevrede köpekler oynaşıyor, Beberuhi, görelim ama, girişi garden başka bir kutuda var, Mordi'nin, tahtası pahasından ağır, yüz yıldır ha satılır ha satılmaz diye rivayeti de var, viranesi de hazır yukarda biraz, vapur kaçmasın da biz kaçalım artık, biz sizi arayacağız, sizde bizi öpeceksiniz yakında, alo alo Anjelo tam sana göre bir ev var, motorla gel, vapur tekler, ev başkasına gider, herkes kuyrukta, denizi yarım çeyrek, güneşi tepeden, konu komşuyu delikten görüyor, daha önce röntgen mütehassısı biri oturmuş, oh serüveni severim, hemen geldim bak, buraya da bak bu Robert Hossein evin karşı emlakçısı, satıcıdan alacak parasını, anladım bu tepeli baykuş pek güzel, doğal gaz yok, yıkıntıdan ibaret, eşyalar dökülüyor, sahibi cennetten seslenir geceleri, son oturan medyatik biri, hepimizi zaman zaman gaffur ediyor, kırıp döküyor geceleri, reayadan bir uyur gezer gibi, alayım yahu bu evi, karakoncolosu var, Homongolos'u var, serencamı iyi, gurabahanei laklakanı bol, aldım gitti, başıma bir iş gelmese bari, sen iki yüz otuz beşe alacaksın bu kervansarayı, on bini benim harabenin, sonra alırken on bin daha ver, bu tarafın, tapu giderleri, bahşişler, şişhaneye geliş gidişler, viranköyden söğüşler, haramidere hissedarları, perili köşk tahsildarları, mecidiyeköy veznedarları, salaşhane aidatları, sana tam iki yüz altmış beş bine mal olur, dilerim, elliye yakında içine masraf etmezsin, maşalı tanrım, yok pahasına aldığın bu mujik villasını yakında üç yüze satarsın yani, anladım, üniversiteye filan gittim, sertifikalarım, beratlarım var ama öğreneceğim daha nice şey var, plasmanlar, balonlar, mezbahaya şişle girer şeytanlar filan, İzak, Lina, Avram, falan feşmekan hazır mı peki, avukatları Benares, yahu bu Anadolu fili mi, Hint güzeli mi, Güceratlı'ymış, ne alengirli işler desene, ama tapu külliyesi bu adilcevazlının veraseti intikal ettirmediğini söylüyor, bin kişi boşuna geldik desene, iki tarafın emlakçıları, muhafızları, alacaklı zavallı, satıcı kapkaççılar, borsacılar kulübü, yedeğinde avukat, ehli vukuat, kerrake ve banker, seyir ambülansları, tapunun sıçanları, çığırtkanlar, besleme kedicikler, sokak köpeği, alkışçı kurbağalar, kanalizasyon işçileri, şakaşukacılar, eksikçi etekçi, doğal gaz lejyonları, badanacı mübadiller, çatı mütehassısı, parkeciler, koltuk yüzü değiştirmecisi, züccaciye tümeni, kapı zili tamircisi, merdiven ve sahanlık birlikleri, trabzan doktoru, düşme kalkma müddei umumisi, balkon müstantiği, çamaşır ipi gözlemcisi, sandalyelerin eskiciye layık olup olmadığına bakan, göz mercekli antika dedektifi, komşu tosun bey ve yosma hanım, sakıt karım, kapıcı, bacacı, dubacı ve babacı pos bıyıklar hepsi hazır vallahi, Benaresli avukat, veraseti intikal ettirmemiş, tuhaf bir zat ama külliyen şaşırdı zevat, önünden tebessüm etsek de, ardından mütebessimiz, Yalova'dan gelecek kavaniniyi bekleyeceğiz, on beş gün sürer, rabbim nasip ederse on beş gün sonra buradayız, Lina'ya sen bir kaparo ver, vaz geçmesin, bir sürü alıcı höşmerim bekler... Yoruldum mola... ''Alarga gönül: / Demir al... / Kırmızı bir amiral / gibi kaptan köprüsüne çık... / Karşında deniz: / kaşı çatık / sana bakan / kocaman / mavi bir göz... / Alarga gönül, / palamarı çöz... / Amiral / demir al... / Gönül kaptan köprüsüne çık... / Çayır kokusu alan / bir tay gibi kokla açık denizleri... / Çevirmesin senin kafanı geri / geride kalanlara doğru giden / dümen suyunun köpüklü izleri... / Alarga gönül, / palamarı çöz... / Amiral / demir al... / Sür gemiyi dalgaların gözüne... / kulak asma Fikret'in sözüne... / Çocuğun anan olan: / denize inan... / Alarga gönül / daha alarga / daha alarga / daha / daha! / Alarga gönül / alarga...'' Üç hafta sonra bir gün süren koşturmaca ve binlerce lira dağıttıktan sonra ev senin dediler, pembe bir kağıt verdiler elime, asla inanmıyorum, bu kağıt sana değil vaftizci Yahya'ya verilecekmiş diyebilirler, şimdilik hortlakların köşküne korku dolu gözlerle girip çıkıyorum, ne zaman kovacaklar diye bekleyip duruyorum, pencereler açık yatarmış Adalılar, ben lavabonun pencerelerine bile kilit vurdum, beş tane yedek anahtarım, dış kapının kilidi, bisiklet zinciri ve boynumda kocaman bir muska dolaşıp duruyorum, nazar değmesin, bana değil ha, adaya!.. Üç aydır eve gireceğim, doğal gaz bitmedi, İshak kuşu onun bana borcu var, iki bin lira daha verecekti diye sıkıştırıyormuş, yoksa sana iş vermem, adamda ha bugün ha yarın, Ali baba ve kırk haramiler gibi bitti bitecek deyip duruyor, yanına geleceğimi duyunca mağarasına giriyor, ben gidince açıl susam açıl diyor. İki gözüm kör benim, sisli görüyor. Gündelikçiler kahvesi Sünnetli Mahagoniler Cehennemi'nde günlerim geçiyor, ben içeri girince bütün cemaat bağırıyor, geldi iyilikçi beyefendi... Kör!.. Bakın diyorum, vaki ki, bir ebu cehil ceylanı değilim, et içmem, su yemem, size bir şiir okuyabilirim, yaratılan aşkına kulunuzu sevin... ''Prince Island'da gün batımı / sanki Songün'ün akşamı. / Cadde'nin sonunda göklerde bir yara gibi açılıyor. / Uzaklarda güneş bir parıltı ruhların bir meleği gibi yanıyor? / Acımasız, bir kâbus gibi, tarazlanan uzaklıklar bana doğru ağıyor. / Sarı altın oklarıyla dur duraksız kederler veriyor ufuk. / Yeryüzü yararsız bir şey gibi küçülüyor, minicil bir nokta gibi. / Gündüz hâlâ gökyüzündedir, ama gece gözlüyor aldanışların saflıkların içinden. / Bu dehşetle maviye-doyurulmuş duvarlar ve cıvıldaşan kızlar ışıklar içinde yüzüyor. / Şimdi isteri dolu bir ağaç ya da bir tanrıyı, pas tutmuş kapıların aralığından gösterebilen var mı? / Göz alabildiğine uzanan arazilerde: ülkeler, engin denizler, solgun yamaçlar, düzlüklerde. / Bugün oralarda hazineler vardı: sokaklar, haritaları görkemle adımlayanlar, şaşkınlık verici akşamlar. / Geri dönmek istiyorum ben, / Buralardan uzakta kendi umarsızlığıma.''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder