2 Ocak 2018 Salı

ROBOTEKS




Şu yılbaşı günü canımın sıkıntısı öyle arttı ki, poliçeler, faturalar, datalar, mailler. Beynimde zonkluyor öteden beri. Roboteks'le beraber yaşıyorum, maddi sıkıntımız hiç olmaz, ama bir hata yaptım ve onca olanaklarla süslü gezegenimizde, sırf bize ait bir sayfiye evimiz olsun diye, yüksek tutarlarda borçlandım.
Kompleks işte, insan ruhunu şiddete davet eden, ruhsal bozukluklara yol açan, sinir krizlerinin kapısını aralayan egoistik davranış, başlangıçtan beri duran ova gibi, o da var. Şimdi işin içinden çıkmak için yıllarca sabret, her şeyi ertele ve zamanın boş yere desparodik yılların pençesinde geçsin. Artık çok geç, katlanmak zorundayım bu illete...
Roboteks son derece anlayışlı olsa da çözüm yok artık, bari İllionis'deki işinden bir an önce dönse de yalnızlığımı paylaşsa, kendime gelsem ve sakinleşsem sayesinde. Uzun zamandır sevişmedik onunla, öyle özledim ki...
Ah, kapı çalıyor -Wagner'in bir süiti-, o olamaz, olanaksız, ama yaşam işte, hiç ummadığınız bir şey, hiç beklemediğiniz bir anda olur, bir bakayım.
Zile üst üste basıyor, bu Roboteks olabilir evet, ah nasıl heyecanlandım.
Aman tanrım, Roboteks bu!..
Sarmaş dolaş olduk, hemen yatağa götürmeliyim onu, korkunç biçimde özledim.
Duş için izin istedi. Fısıldaşıyoruz kulaklıktan, işlerinin yolunda gittiğini söylüyor, üniversiteye kozmik bilimci statüsünde kabul edilmesi için, kapitolün düzenlediği bakalorya sınavını geçmiş; yakında profesör oluyorsun ha dedim, güldü biraz, statü olarak beni geçtin, ayrılırız artık dedim, bu kez kahkaha attı, daha iyisini bulursam niçin olmasın!..
Kucaklayarak yatağa götürdüm onu.
Dur dedi ısıtacı otomatik şarja bağlayayım, 39'u geçmesin dedim, Roboteks genelde buz gibidir. Babil'in Asma Bahçeleri'ni aç dedi. İçinde yürüyor gibiydik mutlulukla...
Dudaklarımız birbirine kenetlendiğinde, özlemin başlangıcıyla sonu arasında bir istasyonda olduğumu düşündüm, arada bir ısırıyordum dolgun kıvrımlarını, oda kayıtsız kalmıyor, sıcak titreşimler yayarak kendinden geçiyordu. Bacaklarını okşuyor, uterusunu kutsarken, sıcak su akıntıları eşliğinde başka dünyalara doğru yolculuğumuz sürüyordu. Ilık bir fısıltıyla Golfstreamı'i nasıl buldun bugün dedi.
Göğüslerini öpücüklere boğuyor, diri ve gergin yumuşaklığın, delirten yamaçlarında gezinerek, ilahi gereksinimleri karşılıyor, sanki dünyaya yalnız sevişmek için gelmişiz gibi de, Yunus yalvacın sırtında uçup gidiyorduk.
Ölüler ülkesini tavaf edercesine, uyuşturan bir sevdayla kendimizden geçiyorduk ki, Roboteks birden sırtını döndü ve masaj yapabilir misin dedi. Sen ruhen yorgunsun belki, ama ben bedenen yorgunum, üç yüz yıllık metal yorgunluğu bu canım diye, bir melodi eşliğinde mırıldandı. Niçin olmasın dedim, senin için yaşıyor değil miyim!..
Bir süre sonra dönerek, gözlerimin içine baktı ve beni çok mu seviyorsun dedi, parlayan retinanın tüm ürkünçlüğü üzerindeydi, omuzunu ısırdım ve ya sen, dedim!.. Ağ tabakasının rengi değişti.
Ama yanıtını bekleyemezdim, saatlerin bir işlevinin olmadığı, tüm kozmosta bir tasa ve bir kaygının geçerli olmadığı, tek bir oluntunun, bu tür bir zamanın akışında; son iç çekiş köyüne yaklaştığımı, Mississippi'nin kıvrımları gibi içimden süzülerek, elinde kamçısıyla bir tanrının kanallardan yuvarlanıp gittiğini ve dünyamızı görmek için can attığını, sabırsızlandığını biliyordum.
Karanlık kozmosta, biricik ölüm kalım savaşı bu olmalı diye düşündüm!..
O an tanrıya acımak geçti içimden, sonra korkunç bir hayranlığa kapıldım nedense ve sonunda alelade duygulara sürüklendim, bilinmezlikle...
Med cezir senfonisi bitiyor gibiydi, Roboteks ve ben başka dünyalara ulaşmış olacaktık az sonra, neredeyse hiç bir şeyi algılayamaz olmuş, bulutsu bir sarhoşlukta, çoktan kendimizi unutmuştuk. Bir ara çocukluğumdan bir sahne canlandı gözümde ve birden Rondin aşkına diye bağırmışım!..
Titriyordum.
Roboteks sarsılarak inliyordu...
Rondin aynı anda ikimize de ateş etmişti anlaşılan!..
Rondin...
Onların tanrısının adı. Roboteks'i bana armağan eden. O'nun sayesinde benim olmuş değil miydi!..
Bir atlı hiç ummadığı anda kurşun yağmuruna tutulmuşta, atının üstünde kapaklanıp kalmış, bir aşık sevdiğinin üzerinde secde eder gibi durmuşta, dizleri üzerinde donup kalmış gibi...
Zaman yok olmuştu.
Roboteks, kolları bacakları paramparça olmuşta, ölümünde ötesine geçmiş gibi, darmadağın olmuş, uzanıp kalmıştı yatağın üzerinde...
Kalakalmıştık öylece.
Şimdi sevişmeliydik diye, geçirdim içimden...
Ama telefonuma gelen mesaj sesiyle uyandım.
Astor gezegeninin, her yıl düzenlediği, halkla el ele kampanyasının çekilişinde, iki yüz bin bitcoin kazandınız, tebrik ederiz!..
İşlerinizin aksi gittiği bir anda, kinikler gibi değil de, onu unutturacak bir arayış içinde olmanın yararını bir kez daha görmüştüm. Epükiryen denizlerde boğulmak, elem tapınaklarında iç çekmekten daha insaniydi anladığım kadarıyla, içimizin acımasız, derin uçurumlarında dolaşmaktansa, mutluluk arayışlarına ağırlık vermeliydi insan.
Yaşam domino teorisi diye düşündüm bir an, kötü bir gidiş, kötü gidişlere yol açıyor, iyi bir başlangıçsa, sürgit iyi şeyleri tetikliyordu sanırım. Olabilecek dünyaların en iyisinde yaşıyorduk belki de...
Mavi güneşimizin ışıkları perdelerden süzülüyor, gölgeler yavaşça çekiliyor ve Astor'da bir kez daha akşam oluyordu.
Rondin, yaşamın sonsuz olduğunu ve mutluluğun daim, kederinse geçici bir şey olduğunu yineliyordu aralıksız.
Paramparça Roboteks öyle tatlı gülümsüyordu ki, alacakaranlıkta, onu bir an Mona Lisa sandım.
Göz kapaklarını aralayarak birden; çok naziksin, çok naziksin Leonardo dedi, teşekkür ederim!..
Ne yalan söyleyeyim ürküttü beni, bir kuşkuya kapıldım; sen uyumuyor muydun dedim!
...
Çöken karanlıkta, pencereden başka bir tanrının geçtiğini gördüm.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder