14 Ekim 2019 Pazartesi

PAROKANTO


İndik sonra Venüs'üne.
Mehtapla süslü ayin, yarılan sulara, şarap rengi okeanosa ve
Dilek çekip, süzüldük ışıklı yosmaya.
Yükleyip döl yatağına pruvada, gövdelerimizi de
Şişelere sığan Sbyl şimdi, yorgun düşmüş, dibe vereceğim alyansı,
Çekip götürsün bizi dünya, gemi gıcırtısı kalçalarına
Mikail'in işi bu, trivesti, bornozu süslü
Tavustan tepeli, yele verdik burnunu işte ve çöktük sonra tanrıçaya
Yürüdük çayırı, gerip yelkeni, batana dek gün
Gömüldü bitkin uykusuna, kapladı gölgeler tunçtan göğsünü
Vardık sonsuz kapısına, çok derin vulvaların
Çağatay Han'ın ülkesine ve cinlerle dolu kentlerine
Bürülü ipekli, sarı güneşten, ölgün serabı,
Işıltısı ile döl ırmaklarının
Çekmiş yıldızlarını ve tepegöz bakan
En karanlık gece kaplamış, adam otu ayları
Geriye bakıp durduk gene, Canopus, sonra ulaştı Hades'e
Sonsuz Küs Aias'ın küstüğü yere
Patroklos ve Paris kucaklaştı bizle,
Ve çekip can çubuğunu ortasından
Çukuru doldurduk Herakles boyu
Ve sunduk hayasızca kin dolu geçmişimizi
Bal, balsam,şarapla karılmış tin tözü
Yakardık sonra, göçmüş kaltakların atları
Atlantis'in ütopyası, kurbanlık haspaların
Ve daha bir yığın şey yığdık, kurtulmalık olarak
Bir cadıda kendi başında kervanın ve kara.
Boşaldı birden kara kan çukura
Girdi yarığa dülger balığı. Ruh aradı Avernus'u ve
İçtik Erebos'ta, kokuşmuş ölüsünü körpe etlerin.
Gençliğimin ve dölden yoksun yaşlılığım
Gözyaşlarıyla ıslak baygın kokulu kızlar
Bir sürü nisan, demir uçlarıyla örseli mızrakların
Yıldız artıklarıyla, düşmüş işte kolları
Sardılar çevremi bağırıp çığlık çığlığa
Solmuş yüzüm, daha çok kurbanlık bağışladık tanrıya
Sürüler dolusu kesip öldürdüler, gemi dolusu tunç bıçaklarla
Güzel kokular dökünüp yakalamışlardı Diana'yı da
Güçlü Styks'la  ve övülen Persephoneia'de, 
Sıyırdı Kharon küreğin dipçiğini ve
Dedim o zaman uzak tutma, azılı kısır ölümü
Gelene dek Proksima rıhtımdan, üç  satir
Kharon geldi önce kürekçi ve İsa geçti oğluyla
Çarmıhta gibi gibi serilip kaldılar uykulu toprakta
Gövdesi ahırların orada, baba evinde.
Yıkanmamış, kefenlenmemiş, bir yığın iş güç yüzünden
Acınası ruh. Bağırarak üç arşın, kurt deliği aç dedim sonra
Sirius, ey üvey anne, sen nasıl geldin karanlık buralara
Yürüyerek uçup da, ta denizleri
Ve dedi, o ağırsak bedeniyle
Kötü kader ve bol şarap. Uyudum Bellatriks'in kovuğunda
İnerken korkuluksuz uzun merdivenleri
Düştüm cehennemin yaşlı otlaklarına
Uzvumu parçaladım, Kerberos kemirsin döş yerlerimi
Ama sen ey kral unutma gömülmemiş, ardından ağlanmamış beni
Yığ pusatlarımı, kaya koruğundan bir lahit, adım yazılsın üstüne
Kara salkımlı bir adamla, koyup, sürüp gidecek adı
Ve sapla dostlarla birlikte, çektiğim küreği düşlerime
Antigone gelsin sonra, çok çektirdiğim ve sonra Tebaili krallar
Taşıyarak altın asasını ve hesap bilen Lidya sikkelerini
Gene mi, ikinci kez mi, bir kucak, yaldızı kötü prens.
Geliyorlar yüz yüze, güneşsiz ölüm, bu mutsuz yere
Çekilin çukurun başından, içsin şu kızıl iksiri
Anlatayım sana geleceğini. Ve baldızımla geri çekilsin.
Ve güç aldı karnından dedi ki, Vilusa
Dönecek kin ve kanlı Jüpiter'de, aşarak karanlık suları
Yitirecek arkadaşlarını ölüm. Sonra canavarları tuttu ha
Yat huzur içinde, İyonyalı tecimen, sözünü ettiğim
Venedik'te ofiste, geçmez İliad'da, 2019
Ve yelken açtı sirenler, sığır çalıp uzaklaştılar
Sürülerle, sayılmasız nice adamlar, Kirke'de
Girit'e kaçan, altın taçlı Pindaros'un
En korktuğum, bronzdan kuşağı işte
Ve göğüs başı, sen ey mermerlere göz kırpan
Argonotların altın postuyla bir amazon. Koreli.



***

BÜYÜK TİGRAN
Büyük Tigran'ım ben. Doğu Roma'nın hükümdarı. Kapadokya'dan İran'a kadar büyük Armenian'ın kralı. M.Ö. 95 - 55. Tigranocerta'yı yaratan. Mezopotamyanın şanı.
Rönesans çağında sayısız operalar, sayısız librettolar yazıldı bana!..
Ben, oğul Tigran.
Scarlatti, Vivaldi, Guglielmi, Righini ve Tozzi benim için göz yaşı döktüler.
Utkular ve yenilgiler yazgımdır benim.
Dört mevsim konçertosunun suflörü, Barok dönem bestecisi Vivaldi büyük kompozitördü.
Yıldırım'la bir tuttu beni!..
Il Tigrane, Papa'nın yeğeni Faustina Mattei Conti Guadagnolo'ya adanmıştı.
Zaman içinde unutuldu.
Tahranlı Marits Sanosian'dır beni yeniden canlandıran.
Yerevan Opera ve Bale orkestrası Il Tigrane'yi ilk kez sahneledi.
Aryalar tiz ve can verici.
Pontus Kralı VI Mithradates ve kızı Kleopatra'da eşlik eder bana, kraliçemdir!..
Onun recitatifi, klavsen eşlikli konuşmayla başlar opera!..
Ve şöyle sürüp gider!..
'Büyük kalpazan, şimdi Abovyan'dan ayrılıyorsun ya,
İcevan üzerine bir kitap yazma planlarınla
Yapıtında Tigran'dan söz etsen ya
Şanlı Tigran, elbette Doğu Roma'nın
en hoş, en çok âşık olunan delikanlısı
yaşantısı başkalarına benzemez
ona bir bedel ödenecekse, başkalarına ödenmez
yalnızca birkaç gün onunla olabilmek için
yüzlerce sikke verirler. Abovyan'da,
İcevan'da hatta Kayrevan'da bile
Onun kadar güzel bir genç bulunamaz.
''Yalnız insanlar, bizim görmediğimiz şeyleri görürler: dünyaya son derece duyarlı gözlerle bakarlar. Yalnızlık, derin düşünce ve dünyadan elini eteğini çekme, ruhu inceltir, keskinleştirir. Bizse insanlarla görüşerek, düşünmekten kaçarak ve yeryüzü zevkleriyle köreltiriz onu. Bu nedenle bizim görmediklerimizi görürler. Bir odada yalnız başına kalan insan, saatin vuruşlarını açık seçik duyar. Ama içeri biri girer ve bir konuşma başlarsa onu artık duymaz olur. Vuruşlar duyulmaz hale gelmemiştir oysa.''


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder