18 Aralık 2018 Salı

BİYONÜR



Kıyıda dolanıyorduk. Biri Bari yerlilerinde babalık yoktur dedi. Taş devri tahta devridir der gibi. İçeriye doğru saptık. İlerde manik bir orman vardı. Yürüdük kuşkulu gözlerle. Ayı mağaraları ve ceviz ağaçlarıyla kol kola. Boynuzlu şeytanlar uluyorlardı. Hey tanrının ortakları. Bir sorun mu var dedik. Güldüler.
Balkan vadisi gibi bir yere geldik. Dönüşsüz bir patikada. Hilebaz arılar fırladı önümüze. Ah dedik antibiyotikler geldi. Gene de motor sinir sistemimizin yetenekleri sınırlı. Üstümüze gelmeyin dedik. Hindu aşramlarında gün boyu fasıl dinledik. Tibet'in dua çarklarını çevirdik. Hiç unutmam birden gökten para yağdı. Ama dünyada geçmiyormuş. Canım arkadaşım Haram öbür dünyaya saklarız dedi.
Çok yürümeyelim her yol Roma'ya çıkar dedi biri. Edirne kral Adrianos'un adıdır. Denarius'da dinar denen meteliğin babasıdır. Yürü be dedi öndeki komik heykelcikler gibi saçmalayıp durmayın.
Coşkulu dolambaçlarla akan ırmağı geçtik. Kara kanyon dedikleri yere geldik. Kuş yuvaları vardı yollarda. Uçsuz bucaksız bitki örtüleri de. Gizlenmeye çalışan av hayvanları da. Denisovalıların günahları gibiydi hava. Garip kelebeklerle kuluçkaya yatmış tavuslar yan yana gibiydi. İlerde Çinli hadım bürokratlar ve saray mensupları çevreyi gözlüyordu. Çüş deyince biri sarı bir eşek geçti önümden. Sonra şimşek gibi çaktı ve uçarak gitti. Metalik sanırım bu dedi adam. Bir mutant belki de dedi bir başkası. Ben Domuzlu'nun Yalvaç köyünden Arap Emin'in eşeğidir o dedim. Yalnızca yolunu şaşırmıştır belki. Olasılıklar evreninde yaşıyoruz lan dedi Osman. Bir vakitler padişahmış. Lan şaşırma belirtisidir üzülmeyin dedi.
Ormanda bir su pınarı vardı. Fareler ve karatavuklar su içiyorlardı. Kurtlar tambur çalıyordu. Ulumayı bırakmışlar dedi Albatros. Kuş değildir o Aram'ın lakabıdır. Kolları bacaklarından uzun biri. Rorschac testi sonunda öğrenmiş gerçeği. Arkalardan 'Melek İnsanlar Kabilesi' geçiyordu. Biri yamaçlardan süzülüyor. Mantarları topluyor kurbağaları yakalıyorduk. Salyangozlar hacı kafilesi gibi ağır aksak ilerliyordu. Gökyüzüne baktık tanrı var mı ki diye. Yıldırım düştü yağmur yağdı aniden. Tüccar Haralambopulos demek ki tanrı var dedi. Kaçıştık doğruca bir kulübe içine. Su sattı bize.
Harika çayırlar vardı ötede. Başaklar aşk şarkısı gibi hışırdıyordu. Gözyaşlarımı tutamadım. Gönül'ü anımsamıştım birden. Orman kimin kurduğu bellisiz cennet gibiydi. Aslanlar hoş geldin dedi. İblis miydi cin miydi belkide müsrif biriydi ya da bu kadar ağacın bir arada olmasına ne gerek var diyen İsa efendiydi belki de. Komşumuz İsa. Çimler savruluyordu ikindi vakti. Sıcak çökmüş ve hava gölgeliydi. Bulutlar dedi savaşçı Yuşa. Bulutlar sayısız işlevi olan şeylerdir. Atalarından efsane okur gibi.
Tavşanın birinde tilki dişlerinden bir ısırık gördüm. Meşe ağacının ruhu tanrıları sanki. Konser veriyordu kukumavlar. Su şıkırtılar içinde akıyordu. Yemek sanatından söz ediyordu Adem. Acıktın mı dedik ona acıktın mı. Ekmek ve şarap tanrısı bizleri yaratan. Ekmek efendimizin eti şarapta kanı. Çok vahşiyizdir vallahi biz dedim. Habsburgların topladığı haraçlarla Mozart'ın harçlığını öderiz. Peki Levant neresidir. Hiç kimse duymadı bu sözü. Mughal İmparatorluğu'nun Taç Mahal'inde şöyle bir yazı var. Oku dedi Yehova. Köpek bir alarm sistemidir. Kedi hayvandan çocuğumuz. Para ve bilgi biriktirilebilir. Güzellik ve zamansa hayır.
Çimler gene uyandılar. Tavşan tuzaklarının arasından yukarı tırmanıyorduk. Tanrıdan ilham alan dualar gibi tütsüler yayılıyordu. Bin bir çeşit kökler kokmakta burun kanatçıklarımız aç ruhlar gibi içine çekmekteydi. Birden korktular sanırım. Tanrı Marduk Babil'i korusun dediler. Muskalarda yazılıymış. İlerde Quipu sözlerini andırır otlar yığılıydı. Napoli gigliatosu gibi açmıştı çiçek. Bir mastodon yıkanıyor. Wrangel mamutu eşlik ediyordu. Bir diprotodon ağaçların arasından bir bakış attı bize sonra yuvasında yaprak çiğnemeye gitti gene. Ölü biri kelebeklerle el ele geziniyordu. Kucağında bebekle tepelerde ot yolan birileri vardı. Tohum ekiyor bitkileri suluyorlardı. Kanal boyunca havariler gibi dizilmişler. Arada bir başını kaldırıp gökyüzüne bakıyorlardı.
Bir biyosfer krallığı burası dedi Azrail. Delta ağzındaki fil kuşu ve lemurları çağırarak. Bataklığın içinde insan selinden kurtulan canlılar dolanıyordu. Kıyıdakiler de toprağı eşeliyordu.
Tanrı el salladı uzaktan. El salladık bizde. Karanlığın köküne yuva yapmış siyah bir kuğu gibiydi. Bir isteğiniz var mı dedi.
Görünmez bir umudu arar gibi.
Dirilecek miyiz dedik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder