25 Temmuz 2019 Perşembe

HOBİ
Genelde sanata yönelik, alışkanlığa dönüşen, sportif veya entelektüel edim. Pul koleksiyonculuğu, resim yapmak, fotoğraf çekmek, yüzmek...
Türkçesi; SEVİT.
Senin bir hobin yok mu... Bir sevit bul kendine? İlk bakışta yadırganır her yeni sözcük ama gerçekte her yenilik yadırganır. Zamana sürem dedik olmadı ama olasılık, bilgisayar, bilimkurgu, sürücü vb. kullanılır oldu. Az gelişmiş ülkeler başka ve dominant dillere yönelirler, İngilizce gibi, bununla kendi yurttaşlarına karşı bir üst kimlik edindiklerini sanırlar, oysa bu Nepal'de, Tacikistan'da, Nijeryalarda görülen bir yöntemdir. Suyu hala kurnadan içen halkların yöntemi!.. İtalya'da water deyin su istemek için, görevli hareketsiz kalır, ta ki Aqua minerale naturale diyene kadar. Fransa'da öyledir. Nerede çocukların dudağına hala sineklerin konduğu ülke vardır, orada insanlar hello, bonjur diye peşinizden koşarlar. ÇÜNKÜ açık pazar ve bir sömürgedir oraları!.. İnsanın efendisine HELLO diye hitap etmesi kadar, ''sömürge valisini'' bahtiyar eden bir davranış yoktur. Onun için bizde bu denli İngilizce levhalar ve isimleri kullanma yaygınlığı, birbirimize 'sey' diyerek 'remember' şarkısını mırıldanarak kaldırımlarda yürümemiz, sanıldığının aksine bizi Paris'e, Londra'ya komşu yapmaz, Tacikistan'la , Nepal'le kader birliğine sürükler yalnızca... Sizi AB kapılarında elli yıldır süründüren zihniyet, böldüğü Yugoslav ülkeleri sorgusuzca AB ye alırken sizin ilanihaye donunuzun rengini soruyor ve siz onların dilinde şakıyarak, onlar gibi olmaya çalışıyorsunuz, sonuç; NAFİLE! Stockholm sendromu budur işte, efendisine kayıtsız şartsız bağımlılık dürtüsü... Tarih boyunca uygarlıklar yaratmış Türklerin hal-i pür melali bugün bundan ibarettir. Başka dilleri bilmek, kendi dilini kaybetmek tehlikesi midir? Unutmayın ki kara Afrika'nın çoğu ülkelerinde İngilizce, Fransızca resmi dil, sömürgeciliğin tanrısal kuralıdır bu, BELLEK KAYBI! Başkasının dilini konuşacağınıza, kendi dilinizi başkalarına öğretmelisiniz. ÇÜNKÜ o zaman İngiltere ve Fransa seviyesine geldiğinizi göreceksiniz ve siz her iki cihanda(!) hem İngiltere ve hem de burada yabancıları hello diye karşılamayacaksınız artık, onlar merhaba demeyi veya günaydın diyerek güne başlamayı öğrenecekler ve siz birden aydınlanacaksınız ki, demek, modernite çağdaşlık dedikleri; Başkalarının dilini öğrenmeye oranla; Sizin dilinizi başkalarının öğrenmesiyle oluşan katsayı arasındaki farkmış!.. Şunu bilin ki, 80 milyon İngilizce bilse, Birleşmiş Milletlere kayıtlı ülkeler arasındaki yerimiz, 193 ülke arasında 149'dan ilk 20'ye inmeyecektir, sadece İngiliz Uluslar Topluluğu'nun sayısına bir adet daha, ülke eklenecektir. Oysa bir zamanlar Avrupa'nın ortasından, Türkçe konuşarak Çin'e gidilir diye övünürdü bu kadük millet!.. Nasıl oldu da -sömürge ruhu, esaret duygusu- sindi genlerine HAYRET!..
(Bunun sorumlusu asla iktidarlar değildir, tasmalı maymun sürüsü aydınlarımızdır, Fransa'dan şiir ithal eden Atilla İlhan vb. -ne acıdır ki, yalnızca şiirimiz dünya çapındaydı bizim!-, ömrü Amerikan filmlerini forse etmekle geçen 'misyoner evladı!' Attila Dorsay, köşesinde borazan öttürerek, Avrupa'nın beyin boşaltma makinesi bienallerini, Banksy denen ve şimdi birden ortadan kaybolan (!) bir graffiti sanatçısını özgürlükçü (!) diye beyinlere nakşetmeye sevdalı Doğan Hızlan ve bu zihniyetin işbirlikçi, bilumum şürekalarıdır. Bunlar Şarlo'tanları size Mesih gibi aktarmakla görevlidirler ama siz bu yerli misyonerlerimize buradaki gibi iki çift laf ederseniz, en pısırığımız bile aslan gibi kükrer inanın ve herkes size düşman olur, böylesi toplum efendilerine bağımlı bir kültürün tasmalı zihinlerine iman etmeyi çağdaşlık sayarak gerçek yandaşını ve yurtseverini ya öldürür ya süründürür. Bakınız geçmiş... Ve bakınız kimler hala ayakta, bir hacı yatmaz gibi ve afra tafrayla, papyonlu salonlar ve ithal viskilerle kimler hüküm sürmeye ve geviş getirmeye devam ediyor, hemde ölülerinin üzerinde tepinerek, utanmalıyız ya da yazıklar olsun diyemem, tarihin karanlık sayfalarını aydınlık addeden bir uygarlık biçimiyle dönüyor bu dünya, et ve kan uygarlığı bu... Bu uygarlık biçimi değişmedikçe bu görüntüler sürecek, umarsızlık insanın değil çağların sorunu bu dünyada, bir toplum, bu durumda -ancak -bu kadar EZİK olur!.. demekte bir fantezi değil, kaderimiz, evet kaderimiz, dışa bağımlı ve olağan şüpheli tasmalı maymunların kaderi bu, deja vu gelecek ve geçmiş çağlar!.. Korkacak bir şey yok, bir tercih bu, insan ve toplum çeşitlemeleri bu, aksırın ve tıksırın alabildiğine çekincesiz, hello my darling dünyacığım, ezen ve ezilenin kardeşliği bu!..)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder