18 Mayıs 2019 Cumartesi


HOMOHOME
 Deltoit

 (Herakles'in Kederi)

 Yeryüzündeki pek çok erkekten biri olsam da olmasam da Kiminle sarmaş dolaş olsa Mathilde Urbach kendinden geçer gibi olurdu.

 (-Gaspar Camerarius'un Şiir Bahçesi VII, 16)

 ceninde direnişçi, 9 ay sonra daracık mapusaneden kaçıp, sonsuz evrene açılıyor, direnişçi olmayan kaldı mı köpek!!!) 

Pervaneler sanki sürelerdir çiçeklerden uzak kalmışlardı da, bir yerde sabit durmuyorlardı, sırayla bu çiçekten o çiçeğe uçuyorlar, kokuları çekiyorlar, çiçeklerin sütlerini içiyorlar, gül yapraklarını öpüyorlar ve mehtabın ışığında yüzüyorlardı.
dört gözlü Anableps, pençeye benzeyen ellerim
kolonyalist nümayişçi
 vardo pencereleri sarayın, Çin ve hoten putu ve ey erguvan çiçeği, ey sanem...

'Göz karanlığa alışana kadar sabah olur!..'

 Seniha Teyze.
Aşık kaplanlar.
aydınlık istenmediği yerde durmaz, ışık duvara çarpınca geri döner.

'Gün kendini sürekli tekrarladığı için, kendimi tekrarlamaktan sıkılmam.'

 KRAL FAYSAL.

SADECE BİR YOL VARDIR
 Söylenmek istenen değil
 Yapılmak istenen değil
 Olan!..

 ARİSTO
Güneş bize Jüpiter'den daha yakındır.
 ÇAĞIMIZDA SANAT
 ile yaşam arasında uyum aranmıyor artık. Dali faşist diyelim ama daha beteri bile olabilir. Ezra Pound'da faşistti, Sezai Karakoç dindar ve cemaat milliyetçisi sayılabilir mesela, Orhan Pamuk tatlı su liberali, Yaşar Kemal korporatif serf yanlısı, Edward Said 'şarklı' oryantalist, Sartre 'kapitalist varoluşçu' teorik toplumcu, Bedri Baykam on parmağının dokuzu meşgul, en küçüğüyse resimle meşgul bir meşgaleci, diğerleri de sanata komşu bir zanatçı olsun diyelim! 

 Sanat abartılmamalı, da Vinci badanadan, ressam olmuş biri, insanlığın estetik duygularını tatmin eden bir araç sanat, dünyayı değiştirmeyeceğini herkes söylüyor ama geliştirebilir, gerici sanat olmaz diyen şark uleması bu nedenle yanılıyor, onlar değişikliğin mutlak ilerici bir şey olacağını sanan şark ebu cehilleri!..
 Sanat içimizden geçen bir tür güzellik estetiktir, ileriye geriye diye bir kavram amaçlamaz gerçeklikte!.. O kendisidir.

 Eğrisiyle doğrusuyla, şair bizi öldürmeye geliyorlar ateş diyebilir, ressam genelevi kutsayabilir, Warhol borsadan hisse alabilir, Picasso dört karılı olabilir, biri çıkar 'karşı koymak bir çeşit işbirliğidir!' diyebilir, Havva Adem'e yiyemeyeceksek Tanrı bu elmayı neden tepemize koymuş diye sitem edebilir, bizim sanatçımız, çalıntı Berlin Sunağı'nın önünde, kendi toplumunu ilkellikle suçlayabilir, bunların ileri ya da geri olma işlevi tümüyle görecelidir.

 Sanatın soylu ve itibar gören bir uğraşı olması, onun hayattan ayrı bir şey olmasından kaynaklanır, kazanç amacı pek gütmez, kazanca dönüştüğünde, toplum ona aya bakarak koyun sayan çoban muamelesi yapar, yani zevkle, kazanç bir aradadır, çilesi de vardır, sırf bu yüzden her daim prestij yayar, acısı, tatlısı her şeyi albenili bir göksel şarkı!.. Tanrıya komşu... Daha ne olsun!..

 Alabildiğine karmaşık günümüz yaşamında sanat saf ve yönü ileriye dönük bir ok olamaz, o artık her yerde ve her şeyde!.. 
 Hem 'Büyük Birader', hem küçük birader!..

Yunus'un dünyada eşi benzeri yok, bunu anlayanda yok, öyle saf bir zalimlikle dönüyor ki dünya, hala Yunus'a tasavvuf veya dindar veya teolojik açıdan bakan şuara takımı var! Üstelik bizde, şark işte!
 Ol mahiler ki derya içredir, deryayı bilmezler. Hallac-ı Mansur, enel hak der, hoşuna gider bu cahil şuara takımının, adam ne akılem ne divane, bana seni gerek seni der, aynı kapıya çıkar ama, şark cühelası illa A, a der, b yede b!
Şiir bir okyanustur ve nasıl tek bir insan yaşamışsa şu dünyada Borges'in dediği gibi, bugüne dek tek bir şiir yazılmıştır aslında!!!

 ''ŞEYTAN AYRINTIDA GİZLİDİR!..''
 ''Çıngırağın sesi, gecenin içinde titrek ve tozlu bir dağılganlıkla yankılandı.
Sofadaki büyük duvar saati bir kere vurdu. Kapı ihtiyar bir gıcırtıyla açıldı.''

Doğulu yazarlar, ayrıntıyı ayrıntıya boğarak hem yeteneksizliklerini, hem de söyleyecek bir sözü olmadığını kanıtlıyorlar. Çıngırak, başka hiç bir söze yer bırakmaksızın etkileyici bir simge-imge!.. Çıngırak dediğiniz an zaten kulağınız çınlar, 'gecenin içinde titrek ve tozlu bir dağılganlıkla yankılanması' angarya ve kalabalığı çoğaltmaktır artık, ayrıca fuzuli, yani okurun zamanını almaktan başka bir şey olmayıp, boşluğa övgüdür!..

 'Sofadaki büyük duvar saati bir kere vurdu' Kaç kere vurmalıydı şark münadisi, bu cümle o kadar ilkel ki, saat gibi zamanın efendisi ve kölesi bir mekanik parça için, böyle bir zorlama, tanım, son derece sıkıcı, okur kitabı olduğu gibi yere bırakabilir.Light ve gotik bir gümbürtünün (gümbürtü olsa keşke) sanki bir renk bulamacında çırpınan hilekar saflığı!..

 'Kapı ihtiyar bir gıcırtıyla açıldı' İtici bir benzetme ve demode ayrıca. Cümlenin estetik yanı sıfır, algı gücü cılız ve öylesine, ama cümle ağırsak ve kof bir tonajla kulağı tırmalayıp, aldatıcı bir güçle, sanki büyük bir yükün altına girmiş gibi, sanal ama gerçekte son derece hafif ve rüküş bir havaya sokuyor okuru!..

 Bizim yazar, yazar ama neden çevrilmez, yazar ama sonuçta neden okunmaz, yazar ama son iç çekişten sonra -dilemeyiz- neden anılmaz sorularına bu örnekler belki de bir açımlama getirebilir. Her insan, ulaşılmaz uykulara varmadan bir şeylere ulaşamamanın sıkıntısı içinde, gözlemliyoruz bunu, hepimiz öyleyiz, ama kusurlarımızı sorgulamanın, gelecektekilere yararı olabilir, belki de...

 lao tzu
 Köyde bir yaşlı adam varmış.. çok fakir.. ama kral bile onu kıskanırmış.. öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki.. kral at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış.....

 "bu at, bir at değil benim için.. bir dost.. insan dostunu satar mı" dermiş hep..
 bir sabah kalkmışlar ki, at yok.. köylü ihtiyarın başına toplanmış.. 
 "seni ihtiyar bunak.. bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. şimdi ne paran var, ne de atın" demişler..

 ihtiyar "karar vermek için acele etmeyin" demiş.. sadece 'at kayıp' deyin. çünkü gerçek bu.. ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. çünkü bu olay henüz bir başlangıç. arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.."

 köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler. ama aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş.. meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine.. dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. köylüler, ihtiyar adamın etrafına toplanıp özür dilemişler..

 "babalık" demişler.. "sen haklı çıktın.. atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için.. şimdi bir at sürün var.."
 "karar vermek için gene acele ediyorsunuz" demiş ihtiyar.. sadece atın geri döndüğünü söyleyin. bilinen gerçek sadece bu. ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. bu daha başlangıç.. birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?.."
 köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemişler açıktan ama, içlerinden "bu herif sahiden aklını kaçırmış" diye geçirmişler..

 bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. köylüler gene gelmişler ihtiyara..
 "bir kez daha haklı çıktın" demişler. "bu atlar yüzünden tek oğlun bacağını uzun süre kullanamayacak. oysa sana bakacak başkası da yok.. şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın" demişler..

 ihtiyar "siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz" diye cevap vermiş. "o kadar acele etmeyin. oğlum bacağını kırdı. gerçek bu.. ötesi sizin verdiğiniz karar.. ama acaba ne kadar doğru.. hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez.."

 birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. köyü matem sarmış. çünkü savaşın kazanılmasına imkan yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya esir düşüp köle diye satılacağını herkes biliyormuş. köylüler, gene ihtiyara gelmişler..

 "gene haklı olduğun kanıtlandı" demişler. "oğlunun bacağı kırık, ama hiç değilse yanında. oysa bizimkiler belki asla köye dönemeyecekler. oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer.."

 "siz erken karar vermeye devam edin" demiş, ihtiyar.. oysa ne olacağını kimseler bilemez. bilinen bir tek gerçek var. benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde.. ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece allah biliyor."

 Lao tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlarmış, etrafına anlattığında:

 "acele karar vermeyin. o zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. karar aklın durması halidir. karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar. çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. oysa gezi asla sona ermez. bir yol biterken yenisi başlar. bir kapı kapanırken, başkası açılır. bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz."
 ****

 sırf bu yüzden her daim prestij yayar, acısı, tatlısı her şeyi albenili bir göksel şarkı!.. Tanrıya komşu... Daha ne olsun!..

 Alabildiğine karmaşık günümüz yaşamında sanat saf ve yönü ileriye dönük bir ok olamaz, o artık her yerde ve her şeyde!.. 
 Hem 'Büyük Birader', hem küçük birader!.. Devamını Gör

 HOMOHOME
 (Deltoit)

 JOHN MİLTON
 *
 KÖRLÜK

 Bu karanlık ve geniş dünyada, ışığımın 
 geçmişte ki boşunalığını düşündüğüm zaman 
 Bundan önceki yaşamımın yarısı, ...
Ve tek bir yetenek var ki, ölümdür onu saklaması, 
Gelir, hiç yoktan yine bana yerleşir, 
 Ruhumsa buna öylece eğilir, ama ben 
 Yaradan dönüp beni azarlamasın diye, 
 Bana düşen görevi ivediyle tamamlar, 
 Böylece yaptığım iyilikler bana yazılır sanmıştım.

 Neden Tanrım kalan günlerime böyle bir bedel biçti? 
 Neden dünya aydınlığı bana yasak? 
 Yüreğimle soruyorum: - Ama sabır, son iç çekişi, 
 önleme amacıyla anında yanıtlıyor: 
 'Tanrı gereksinmez' 
 ne insanın işine, 
 ne de o yüceliğin hediyelerine. 
 O yüceliğin boyunduruğunu taşıyan kimse, 
 Tanrı’ya en büyük iyiliği yapar. 

 O'nun hükümranlığı düşlenemez yerdedir; 
 tüm insanlık O’nun buyruğundan hız alır 
 Karada ve denizde dur duraksız görev başında- 
Ve böylece sürgit olana, bekleyene
 ve gelecek olana bakabileceklerdir.

 Kalikant çiçeği
 buğday rengi ışıklar. Hades güneşi gibi
 Sibirya buzu hayvanı
Bir toplum, sahip olması gereken şeyleri alamıyor, sahip olmak istemediği şeyler de kendisine veriliyorsa, 
 özgür değil köledir.
 Soru 
 Evrenin sebepsizce kendiliğinden var olduğuna ve entropiye göre bir gün amaçsız, nedensiz her şeyin biteceğine rasyonel ve akılcı bir akıl yürütme diyebiliyor musunuz ? Sebepsizce var oldu ve sebepsizce yok olacak bu mantıklı bir izah mıdır?..

 Bu sorunun cevabı bazılarına garip gelebilir, eğer Tanrı bizi yaratmış ve her şeye kadirse, ateisti de yaratmış demektir. Burası bir imtihan yeri ve de ateistin böyle bir yanlışa düşmemesi gerekiyorsa, her şeyi yaratan Tanrı'nın bir bildiği var demektir. Siz ateistin düşüncesine katlanamıyor ve cezalandırmak ve yok hükmünde saymak istiyorsanız gerçekte Tanrı'yı sorguluyorsunuz ve Tanrı'nın cezalandıracağı bir şeyi, onun yerine gerçekleştirdiğiniz için cehennemden de şüphe ediyorsunuz demektir. Oysa o hiç bir zaman sorgulanamaz ve her şeyden münezzehdi!..
 Öyleyse ateiste, bu dünyada yer tanımayan ve onu gerektiğinde yoklukla cezalandıran; gerçekte Tanrı'yı sorguluyor, hatta onu cezalandırıyor ve dahası onu yadsıyordur!.. Demek ki ateisti hiçleyerek sorgulayan, ona bu dünyada yer tanımayan, ne yazık ki gerçek ateisttir ve her şeye kadir Tanrı'ya karşı çıkan bir inançsız, inkârcı ve dahası bilisiz bir Tanrı tanımazdır!!!

 pluvial göller. Sir and wife!!! Modern batı, kadın hanım hanımcık jokerin duvarına sığınmış, adamın imparatorluk asası elinde, mavi kanını sembolize eden eldivenler haşin duruyor, ayaklar iki kişilik oturuyor, horoz başının tüyleri dökülse de bakışlar şahin ve doğuya, bize doğru bakarak, modernliğin, hümanizmin, mutluluğun, insan ilişkilerine ışık tutan demokrasilerinin selamını çakıyorlar ve makus talihine küsen doğulu zavallılar da bu muhteşem tabloyu paylaşıyorlar!!! Amin!..

 Karabasan geldi bana, elleri delikti, üç kuluvalla bir elham okudum gitti
 deniz atı Britanyası silikon canlıları, Atlantisli ekonomist Sir and wife!!! Modern batı, kadın hanım hanımcık jokerin duvarına sığınmış, adamın imparatorluk asası elinde, mavi kanını sembolize eden eldivenler haşin duruyor, ayaklar iki kişilik oturuyor, horoz başının tüyleri dökülse de bakışlar şahin ve doğuya, bize doğru bakarak, modernliğin, hümanizmin, mutluluğun, insan ilişkilerine ışık tutan demokrasilerinin selamını çakıyorlar ve makus talihine küsen doğulu zavallılar da bu muhteşem tabloyu paylaşıyorlar!!! Amin!..

 ''Ailem resim yapmama karşı çıkıyor, annem babam ne istersen yap oğlum diyor, eşim çocukları da yanına alıp geçen yıl evi terk etti, çocukluk arkadaşım Leika bana katlanabileceğini söyledi ama bir süre sonra oda kaçtı, bu kadar tepki duyulacak bir şey yaptığımı sanmıyorum, ava git, balık tut, eve bak diyorlar, sanki aç kalmışlar gibi, gelecekte bize dair bir şeyler, izler kalsın istiyorum, emeklerimin karşılığını alamadım, bunalım içindeyim, ama Manitu da biliyor ki doğru yoldayım!..''

 Organlarımızın yaşı yoktur.

 ROBOT un yazdığı şiiri insan yazdı sanmışlar Avustralya'da... Şiirin bittiğini öne sürenlere ders bu, şiir estetiktir ve insanın biricik algılarından biridir. İnsan var olduğu sürece şiir vardır. Robotun şiir yazmasının bir mahsuru yok, mimari yeniliklere de imza atabilir yarın robotlar, resimde öncüde olabilir. Bu hangi robotun daha derinlikli beceriye sahip olduğu düşüncesine ve kimin robotunun daha usta olduğu görüşünün tartışılmasına yol açar. Tıpkı Nazım daha iyi, Orhan Veli günlük yaşam şairi, Kavafis zamanın yitişi ve derin özlemleri dile getiren şiirin sahibi gibi gözlemlere yol açar!.. Sanatın veya şiirin yalnız insana mahsus olduğunu sanmak ve robot aracılığıyla şiir veya ciddi resim yapılamaz diye düşünmek, çileci ve hazcı gibi yaşamın dışına düşmüş insanların yapıtlarının sanat eseri sayılamayacağını söylemek gibi bir şey!!! Duygu ve düşüncelerimiz kimyasal reaksiyonlar ve birer kurgudur. Yaşamın ve biyolojik varlığımızın dengeleridir onu sanatsal kılan.

 PLÂTONAL SENFONİ

Alis diyorum, bakışlarının ötesine geçebilirsem, 
 yüreğine giden yolu bulacağımı biliyorum.

 Leylak büklümleri var orada, türküleri yasemenin,
 yıllarca yıllar kadar yinelenmiş, yine yineliyorum.

İnci tozları, akasya kokularını anımsıyor musun,
 o güneşleri, o sabahları...

Canım Schultz (soul), 'ich liebe dich' diyor,
 anlatılamaz olana, Schopenhauer'a geçiyorum.

 'En güzel günlerimiz, hiç yaşamadıklarımızdır'
 insan, eski bir yalan, 
 yeni olan aşktır diyor,
 bitiriyorum...

 Maritler , kotruplar gibi güneşten kopmuş bir yıldız parçacığı ymış

Sarı denizde cıvıldaşan 
 Cuvier balinalar. cehennemi göz ölümcül bakış

havuzda su gülmektedir Nurjuvazi
 Marquez az gelişmiş ülke yazarıydı, mucizeler, efsunlar, olağanüstü tesadüfler ve selam vermeyen yeğenini planlı bir cinayet sonucu öldürmeyi düşünecek kadar horozlaşmış erkekler ülkesini yazdı!!! yani bizi! onu okurken evin yaşlısının anılarını dinler gibi olurum, o biziz!!! Ama ne mutlu bunu yüzümüze vurabilen yiğitlere!.. Emir Kustirica nın filmleri onun sinemadaki paralel yapısıdır!
 BİNBİR GECE MASALLARI'NDA GÜZELLER YARIŞIYOR

 ESMER- Tüm çılgınlıklar geceden doğar!
 SARIŞIN- Ben rengini güneşten alanım!
 ESMER- Tanrı'nın Kitabı benim rengimde yazıldı!
SARIŞIN- Işığın rengidir bize hayatı veren!
 ESMER- Karanlığın ışığı aydınlattı bizi, sen öyle san!
 SARIŞIN- Şunu bil ki, benim rengimdir gözleri kamaştıran!..

 BİNBİR GECE MASALLARI YARIŞI

 ESMER- Tüm çılgınlıklar geceden doğar!
 SARIŞIN- Ben rengini güneşten alanım!
 ESMER- Tanrı'nın Kitabı benim rengimle yazıldı!
SARIŞIN- Işığın rengidir bize hayatı veren!
 ESMER- Bizi karanlığın ışığı aydınlattı!
SARIŞIN- Benim rengimdir gözleri kamaştıran!..

 nekrofilizm
 Elittle ..
 fantastik düşlerimiz, resimlerimiz bile sınırlı, ne düşünebileceğimizi anlayabiliyorum, düşünemeyeceğimiz şey ne, sınırlarımız var mı, ötesinde ne var, ne olabilir, onu merak ediyorum.

 Homohome çağındayız, gelecekte evlerden çıkmadan yaşayacağız.

 YANLIŞIN ÜZERİNDE YÜKSELEN DOĞRULAR FELAKETE, DOĞRUNUN ÜZERİNDE YÜKSELEN YANLIŞLAR DENEYİME YOLAÇAR. 

 ÇİÇERO

 Nina, düşünsel olarak Yunan mitolojisinden esinlenmiş olabilirsin, ama bilinçaltında, Aztek, Maya figürleri, renkleri, Frankenstein, halloween gibi fantastik imgeler, modern dünya, çok uzaklarda da Kandinsky tanrısının etkileri var senin ruh pınarında, ama sonuçta postmodern bir Aztek, Maya, Montezuma üçgeninde uçan uzaysı bir böceksin.
 normatif tele'ktüel
 KIRMIZI DEĞİRMENİN ARDINDA RÜZGARLA BİRLİK KOŞUYORLARDI

 Tanrının tüm bilgileri matematik, vücudumuz simetrik ama iç organlarımızın yeri ve biçimi asimetrik, İbrahim'in Kabesi ve Clara İmmerwahr

 In our age, everything is transformed into an art, can become a poet Cavafy's poetry, now see how the calls from centuries ago; 

 "Now my body and my face aging / terrible dagger wounds - / is unbearable. / I'm coming, O Poetry Art, / ointments or less understands, / with dreams, / words deluxe bilen. / Scary a dagger wound. / Bring ointments, O Poetry art and / or at least relieve the pains for a while.'' 

 Our eyes are our arts and crafts. Hugging each other, the only way we can understand. What's left, leaving the road to combine ... 

 Lo our hands, we multiply by sharing, filled with longing of our humanity that unique 'Otopia this! .. 

 One day, surpassing the seven colors of the sun, to infinity and will run our hands, we will see that the wings of peace ...

 Türkiye Komünist Partisi (TKP), Tunceli'nin Ovacık ilçesinde
 ilk belediye başkanlığını kazandı. Basit gibi görünen bu olay geçmişe bakıldığında demokrasi açısından tarihi bir olay, gelecekte tarih bu seçimler için sadece bu notu düşecek!..

 komünist parti tuncelinin ovacık ilçesinde belediye başkanlığı kazandı, tarihi bir olay demokrasi açısından, gelecekte tarih 2014 deki bu seçimler için sadece bu olayı yazacak

 bunlar uzamsız 
 plaj aydını, hani kapağında elinde büyüteç, fötrlü dedektif kitapçıkları olur ya, solunda mayolu bir kadın olur, okurken çiklet çiğnemen şart diye satıcısı uyarır, işte bu zort ismayıllar böyle bir aydın zontası it geçinirler, frenk makağıdır çoğu, Türkçeyi nonoş lehçesiyle telaffuz etme alışkanlıkları vardır, herkesi kandırabilen botoks çavuşudur, semirmiştir, göz rengi günün her saatine göre değişir, alacalı! derler halk dilinde, 8-0 a bile kuyruk sallayarak alay eden vatansız veterandır çoğu, holding buldoğu yazar kuyruğunda!!! kalitesiz üniversiteden yakınarak, boş bina açtılar der, ODTÜ Amerikan sermayesiyle kurulmuş, devi-rimci meczup yetiştiren bir Truva ahırıdır demeeeeezzzzz!!! Pamela Hilton'a sığınıp da, direnişçi ünvanı alan tek zorti bu yarı sömürgede bulunur demeeeezzzzz! Mühendisleri akdelik teorisyeni, radyatöre işeme pratisyeni kurtsever cengaver bölüğüdür demezzzzzzzzz!!! Senin teknik üniversitelerin 18 milyon gavur malı arabayla, halkalı! köle sünepeler, karınca ezmek için piyasaya çıksın diye mi yapıldı it!!!

 Doğa ile mekanik yanyana çağımızın ağıtı!.. belki avare dolaştı, belki suya düştü, belki devrilen bir minarenin altında kaldı, geceyi aydınlatan gözlerin, mercan ağızlı, güzel bir yazı, ama sanat asla bilinç dışı değildir aslında, Picasso afrika sanatı ve geçmişin birikimleriyle kübist resmi yaratmış, kübist başka sanatçılarda ortaya çıkmıştır onunla birlikte, ayrıca tüm yaratılar benzeş zamanda ortaya çıkar, edison un buluşu için daha önce bir kadın mucit patent almış ama edison un başvurusu zaman içinde kabul görmüştür. Einstein mucize yok, yüzde doksan çalışma der, sanat bilinmeyen değil bilinenin enstelasyonudur kısacası, sanatın hurafelere yer vermeyişi bundandır, ama gözbağcılık ve mucize, dinde veya mistik felsefelerde yer bulabilir, çünkü amaç toplumu bir şekilde sömürme veya iyi ya da kötü amaçlı etkileme, kullanmadır. sanat kullanmaz, kendisinin kullanılmasını ister.

 'Hypatia kadının yaşamda var oluşuna katlanamayan peder'şahi dünyanın bir cinnetidir ve bunun izleri hala sürüp gitmektedir. Hypatia için şairler şiirler yazmış, oyunlar ve romanlar yazılmış, çağımızda yaşamı filme çekilerek, efsane sürüp gitmiştir. Vahşi dünya ve kapitalizmin egemen olduğu yaşamda, öldürülen ve ölen her kahramanı, cellatları kutsamaktan kaçınmaz ve onun bir ikona dönüşmesine büyük bir ustalık ve alışkanlıkla uyum gösterir. Çağımızda her tür Hypatia yok edilirken, kitleler onların izin verdiği ölçüde çığlıklarla, ezgilerle, alaylarla yuğlar düzenler, yeni Hypatiaların doğuşuna ve kurban edilişine de aynı tepkileri vererek ve sanki acımasız bir işbirliği sürüp gidiyormuşçasına ve her doğan gün eski bir başlangıçmış gibi, yinelemeler ve yaşam sürüp gider.''

 PERFORMANS VE OTOSANAT nefret edenle, aşık olan tanrı indinde birmiş! İkimizde aynı amaçla hareket ediyor ama farklı açılardan yaklaşıyoruz.

 bir belgeselde, 'Company'lerin erkleri nasıl yönlendirip baskı altına aldığı anlatılıyordu. Politika orta ve alt sınıflara bırakılmış, rutin bir deneyim, bir alışkanlık. Soylulardan ancak kral olur. O ise varoşlardan gelme bir Harlem delikanlısı ve salt sözcü. Toplumlar bir ölünün peşinden yıllarca gidebiliyor ama sessiz ve görünmeyen ölümleri, kurgulanmış öldürümleri, tasarlanmış yavaşça, uysallıkla sürüp giden soykırımları görmek istemiyor. Ezgilerle, naralarla, alaylarla yaşayıp gidiyoruz, hiç bir şey değişmeden. Son güne dek.

 Numan lalesi mi gelincik, yüzü miğferinin altında görünmeyen amazon, altın örme zırhlı, sık.

 Sarikun mağarası, Necd çiçekleri ve Yemen şimşekleri adına başlıyorum.

 Gerçek; Akıldan bağımsız olabilen kavramsallık, yerleşik kurgu. Kendi dışındaki olguları anlak dışı (yalan) sayabilen ortak kabullenim, somuta indirgenmiş soyutlama. (Muzaffer Çiçek - Din arap sami ırkının bir uydurmasıdır.Dini savunmak emperyalizmi savunmak,yüz milyonların ölümüne neden olmaktır.Din akılda bilimsel bilgi ile bulunan huzur,Dinlenme ve dinginliktir.Dinlenmede olan bir insanında başkasına zararı olmaz.Din madolyonun ön yüzü,arka yüzü ise melez sami ırkının dünya eğemenliğine bir araç olmasıdır.) Görüşünüz gerçeği tanımlıyor!

 Gerçek; Akıldan bağımsız olabilen kavramsallık, yerleşik kurgu, ortak kabullenim. Gerçek; Akıldan bağımsız olabilen kavramsallık, yerleşik kurgu. Kendi dışındaki olguları anlak dışı (yalan!) sayabilen ortak kabullenim, somuta indirgenmiş soyutlama. Gerçek binbir surattır.

 Konu çok basit, Dünya düz dendiğinde bin yıllık gerçeğimiz budur, biri çıkar ve yuvarlak der, ama yalan söylüyordur! Çünkü hepimiz düz olduğuna inanmışızdır. Gerçek ve yalan soyuttur, onu demek istiyorum. Dünya yuvarlak da değildir!!! Yer hizasından düz, tepeden bakınca yuvarlak, çok uzaktansa amorfsu, dağınık bir noktadır.

 Gerçekle yalanın savaşında, yalan kazandığında tüm kirlerimizden arınacağız. Yalan kutsaldır, gerçekse bencil. Bu bardaktır dediğimizde, sadece bir eşya ve kendisiyle sınırlı bir dünya ile karşı karşıyayızdır, ama bu bardak değil diye ısrar edip, kutsal yalana doğru yol aldığımızda, önümüzde sonsuz bir evren vardır artık ve bardak kendisinin bile düşleyemeyeceği bir başkalaşımın kollarında hiç bitmeyecek bir yolculuğa çıkar. Dünya yalanla dünya olmaktan çıkar ve çağlar değişerek ilerler. Osho cahil biri!.. Aldatmak ise -anlayan için- gerçekle mümkündür!..

 sıcak su soğuk sudan daha hızla donar, çünkü zıtlar birbirini çeker kuralı uyarınca, donma noktasına daha yakın olan soğuk su, donma noktasına çok daha zıt olan sıcak suya göre daha geç donacaktır, çünkü benzer olanlar zıt olanlara göre renklerini daha uzun süre korurlar.

 Bilinç doğaya aykırı ve bir başkaldırıysa eğer, nasıl Tanrı her şeye kadir veya vardır diyebiliriz.
 Gerçek renksiz ve kısır yalan kutsal ve de düşseldir. Gerçekte bu tuzdur dediğimizde her şey biter, bir tuzla karşı
karşıyayız ve bu hiç bir açın yaratmayan sınırlı bir kavramdır artık, ama bu tuz değil dediğimizde, peki ama ne sorusu hemen göz önüne gelecek ve sınırsız bir okyanus ve düşler alemi önümüze serilecektir artık, gerçek bizi bağlayıcı bir işlevi vardır, yalan ise düşlerin ve geleceğin adına bize bir sonsuzluk bağışladığı için gerçekten kutsaldır artık!..

 Platon eştenliliğe sempati duyardı demek, organların konveks ve konkav durumlarına göre yargılar üretmek, 

 Titus Tüneli ni geçtik. Köylüye gezgin, çadırı neden bu yöne kurdun, ruhlarla bir ilişkisi mi var diye sordu. Köylü, rüzgarın yönüne göre, ruhları bilemem dedi!.. Gezgin, ben modern bir insanım, ruhlar diye okumuştum deyince; Köylü, sen silahların gölgesinde yaşayan bir vahşisin, yaşamı okumalısın dedi. 

 Arterotik, Pedro Pena Sendromu, kurtarıcısını yok etme içgüdüsü, aynaşık, sanatçının görevi estetizm ya da Marksizm üzerine açımlamalar yap denildiğinde yorumlar yapmak değil, bu kavramlardan hareketle yeni bir açı geliştirmek, kendi özgün yapısını kurmaktır.
 kitsch deyip sussaydım. (Vikipedi- Kitsch ('Kiç' diye okunur) var olan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak, ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir. Bu terim ayrıca, kibirli ve bayağı bir tada sahip şeylere ve -ticari kaygılarla üretilmiş olan banal, rüküş ve sıkıcı ürünlere gönderme 

 yer seviyesindeki sanat eşyadır işlevsizdir.

 kozmik taşçı, kinginiz nü

 homosapiens çağından, homo dijitus çağına sonrada sibodijitus, veya meta(l)dijitus sayısal metal madde varlığa evrileceğiz

 paradoksal filarmoni

 mrs ölümsüz kim

 SONYAZ

 Babil kulesi dillerimizi ayırdı ama gözlerimizi ayıramadı

25 Aralık 2013, 11:49 · Beğen..

 Ulus Fatih düş uykusu

 27 Aralık 2013, 13:57 · Beğen..

 Ulus Fatih Tamu Massif yanardağı

27 Aralık 2013, 15:31 · Beğen..

 Ulus Fatih Etrurya

 28 Aralık 2013, 23:45 · Beğen..

 Ulus Fatih Erutreia

 29 Aralık 2013, 00:39 · Beğen..

 Ulus Fatih ,bir sanatçının yapıtlarına ilgi gösterilmesi o konuda bir ambians yaratmakla ilgili dediğimde karşımdaki ambıans ne demek diyebilir, yanıt insanın kullandığı sözcüklerin anlamını bilemeyeceği üzerinedir, çünkü çünkü ambians tpolumsal albendidir desem, bu kez o ne demek diyebilecektir, bu Avrupa emperyalizmi demek midir, örneğin bazı yazarların endüstriyel popülizme kucak açtıklarıyla ilgili bir kavrama da dönüşebilir mi ne anlama geldiğinden başka ne desem, gene peki bu ne demek diyeceklerdir, sonuç her şey bilinmeyenle açıklamasından başka bir şey değildir, egemen uygarlık biçiminin kurbanı, Etruriya, insanlığın endüstriyel demansiyon vs vs vs

 29 Aralık 2013, 14:38 · Beğen..

 Ulus Fatih yaşam Puşkin lerle pişkinler arasında ki savaş mı

29 Aralık 2013, 23:41 · Beğen..

 Ulus Fatih Barsottelli, sanki partiküllerden, karbon fiber, elyaf veya uçucu çubuklardan oluşturuyor resmini... Sürekli Havva anamızı yineliyor, o feminen düşünden vazgeçmiyor ama sanatın bir yineleme değil, yenileme olması gerektiğini biliyor ve onu nerede görsek bilebileceğimiz, tanıyabileceğimiz bir formun, anlayışın Barsottellisi, bir gelecekçi belki de, sanatın nasıl yol alabileceğini bilen bir yolcu...

 30 Aralık 2013, 15:56 · Beğen..

 Ulus Fatih kıstırılmışlık duygusu ve modern bayağılığın heykeltıraşı Serra

 1 Ocak, 20:17 · Beğen..

 Ulus Fatih hiç bir şey sanat kadar bağışlayıcı olamaz, yüzyılların içinden bir earth, bütün sanatçılar gibi oda bir İkarus, geleceğin geçmişinden sayfalar gibi, kozmik derinlikler, yaratım gücü ne kadar sonsuz olsada sonsuzluk içimizdedir söylemi, Sanat uğruna yaşamlarını ihmal ettiler, sanatta ısrar ederek zorluklara göğüs gerdiler vs. Ölüm değil söz konusu, tam aksine hayatta ve sanatta ısrar etmiş olmaları, gene de Woolf intihar, Afife Jale'de yavaş intiharı seçmiş, Sand yaşarken ıstırap çekmiş, kadınlığını gizlemek gibi, edebiyata, edebiyat çevrelerine girmeye kalkıştığı için, bazı şeyler intihardan daha yıpratıcıdır, sembolik bir paylaşım bu, Camille Claudel hepsinden dramatik, Suat Derviş...resmin özlemleri çağrıştırıyor ve bizi kederlendiriyor... Sevgiler, saygılar...Kıstırılmışlık duygusu ve modern bayağılığın heykeltıraşı.Barsottelli, sanki partiküllerden, karbon fiber, elyaf veya uçucu çubuklardan oluşturuyor resmini... Sürekli Havva anamızı yineliyor, o feminen düşünden vazgeçmiyor ama sanatın bir yineleme değil, yenileme olması gerektiğini biliyor ve onu nerede görsek bilebileceğimiz, tanıyabileceğimiz bir formun, anlayışın Barsottellisi, bir gelecekçi belki de, sanatın nasıl yol alabileceğini bilen bir yolcu...Şaşırtıcı bir yaklaşım... Somut ağırlıklı soyut deneme!Soyut olan görsel olmayabiliyor, ama burada görsellik de göz ardı edilmemiş, renk uyumu olağanüstü, ayrıca naif bir resim, soyut naif olur mu, işte bu size özgü, tebrikler...

 Gerçek bir eARTh, egemen uygarlık anlayışının kurbanı, bilimsel ütopyanın öncüsü, büyük hümanist HYPATİA...
 Babil Kulesi dillerimizi ayırdı ama gözlerimizi ayıramadı!.. kozmerotizm ve ibretname DOĞUŞTAN SANATÇILAR...Kavranması güç bir derinlik, alabildiğine soyut ve tinsel versiyonlar, feminen-freudyen bir belirsizlikle, sanki karbon liflerinden oluşmuş kaotik-psişik bir resim...UNUTULMUŞLAR MÜZESİ naturale
 pittore del realismo ADRES

“Dostun evi nerdedir?” diye sordu
 Tanyeri ağarırken atlı
Durakladı gökyüzü bir an
 Yoldan geçen adam
 Kumların karanlığına uzattı ağzındaki ışık çubuğunu
 Ve göstererek parmağıyla bir kavak ağacını
“O ağaca varmadan” dedi
“Tanrının düşlerinden de yeşil bir sokak göreceksin
 Orada aşk bağlılık kadar mavidir
 Gir o sokağa, sonuna kadar git, buluğ çağının ötesine kadar
 Sonra sap yalnızlık gülüne
İki adım kala
 Dur yeryüzü mitoslarının ölümsüz kaynağı yanında
 Orada saydam bir korku saracak tüm gövdeni
 Ve bir hışırtı duyacaksın havada, akıp giden yakınlığın içinde
 Bir çocuk göreceksin birden
 Tırmanmış bir ulu çınarın tepesine, bir yuvadan ışık yavruları alan
 Ona soracaksın işte
 Nerede dostun evi ?” OSMANİ BİR HAYKIRIŞ
LEVNî REDLOVE It's like the Horsehead Nebula but wonderful Dario Japon ressam Tetsuya Ishida 2005 yılında kendisini bir trenin altına atarak intihar etti. Tablolarında kendi yüzünü kullanan sanatçının intihar nedeni bir türlü kurtulamadığı melankoliyle, yapıtlarında gizli olduğu söyleniyor.Yarım kalan bir eARTh
 Düşlere karışmış Anadolu rönesansı!..Topographic spiritüalizm!JEFF KOONS'UN 'ŞİŞME KÖPEK' ADLI YAPITI 116 MİLYON TL'YE SATILARAK YAŞAYAN BİR SANATÇININ SATILAN EN PAHALI YAPITI ÜNVANINA SAHİP OLDU.

 7 Ocak, 23:51 · Beğen..

 Ulus Fatih somuta indirgenmiş sanat bilimdir.

 8 Ocak, 13:03 · Beğen..

 Ulus Fatih joycemani

 11 Ocak, 16:31 · Beğen..

 Ulus Fatih İnsanoğlunun trajedis belki de, bilebiliyor, seziyor ama hiç bir şeyi değiştiremiyor olması!..

12 Ocak, 17:32 · Beğen..

 Ulus Fatih Dünya savaştı,
MATA HARİ
öldü!..

 12 Ocak, 22:03 · Beğen..

 Ulus Fatih yer seviyesindeki sanat eşyadır

 16 Ocak, 14:30 · Beğen..

 Ulus Fatih bodyart, bodyquart

 16 Ocak, 22:41 · Beğen..

 Ulus Fatih iki kuyruklu yüzen bir yılan örümcek tanrı ana veya bodyart veya bodyquart

 16 Ocak, 23:08 · Beğen..

 Ulus Fatih post modern Arakne ya da yılan tanrıça

 16 Ocak, 23:13 · Beğen..

 Ulus Fatih demir su

 vizon17 Aralık, 00:45 · Beğen..Ulus Fatih Bugün para, elektrik ve atomun parçalanmasından daha büyük icattır, çünkü o olmasaydı, diğer ikisi olamazdı, devrimler ve karşı devrimler veya insanlık tarihi diye bir şey olmazdı!19 Aralık, 22:29 · Beğen..Ulus Fatih non understand, woman versiyon, but abstrak and biokozmik and kaotik and karbon lif ritüel and psişik.20 Aralık, 09:49 · Beğen..Ulus Fatih anlaşılmazlık, kadın versiyon ama soyut ve ruhsal, biokozmik ve kaotik, sanki karbon liflerinden oluşmuş bir psişik resim20 Aralık, 20:08 · Beğen..Ulus Fatih Kavranması güç bir derinlik, alabildiğine soyut ve tinsel versiyonlar, feminen-freudyen bir belirsizlikle, sanki karbon liflerinden oluşmuş kaotik-psişik bir resim...20 Aralık, 20:18 · Beğen..Ulus Fatih Kavranması güç bir derinlik, alabildiğine soyut ve tinsel versiyonlar, feminen-freudyen bir belirsizlikle, biokozmik, sanki karbon liflerinden oluşmuş psişik-kaotik bir resim...20 Aralık, 20:21 · Beğen..Ulus Fatih Kavranması güç bir derinlik, alabildiğine soyut ve tinsel versiyonlar, feminen-freudyen bir belirsizlikle, sanki karbon liflerinden oluşmuş kaotik-psişik bir resim...20 Aralık, 23:35 · Beğen..

 SOUL

 Bir dilek nedir ki! 
 Peki hatırım için, sözcüksüz olsun.
 Deli divaneyim sana mektupsuzda,
 Bak batıya, bak dağlara gör
 Bak denizin maviliğine ioa aoi.
 Bir an birlikte mekan ve zaman
 Yalnızca kanatlardır, şaşkın düşü tutuşturan
 Ve -şimdi tut soluğunu- öyle taşısınlar seni...
 Arasından dağların ioa aoi...’

Bilgiyi içselleştirmeyen, tarafgirlikle yaşayan, yüzeysel düşünen toplumun kaderi... Mezar taşı kırarak düşüncesini ereksiyona çeviren, mehtere karşı çıkarak süpersonik ileriye giden kitleler!.. Ulu hakan abdülhamit han diyen adam, atatürk e mustafa deme gayreti içinde, nazım a ululuk vakfeden, kısakürek için uluorta cümle kurma peşinde... Sonuç, kışkırtmalarla, hiç bir derinliği, hiç bir yararı olmayan tutumlar dizisi, sorunlar karşısında birbirine saldıran, bağıran, hamasetle ilerleyen, suhuletle gerileyen, yalan rüzgarının peşinde sürüklenen milyonlar... 

 osmanlı 1583 de anladı geri kaldığını, ancak 1718 de matematik konmuş medreselere, o söylüyor, eleştirel olabilmek, toplum için sağlıklı bir tutum... Bir alman a neden bütün filozoflar alman diyoruz, çalışırken bönsü düşünmeye alışmışlar gibi bir laf etti, çekinmeden kendi toplumuyla alay edebiliyor, biz ise 
 hem kompleksliyiz, hem de ne yazık ki gerideyiz, Alman kendini beğenmiyor, 
 biz ise avunuyoruz...

 Elam dili, akapella, Kızılderili dönemlerinden kalma trenler, bir nikah dört cenaze günleri, simsar ve oral, düş gücünü hiç bir esemik silsileye bağlı olmaksızın çalıştırmak, adın ebeveynlerce, hangi saikler altında koyulduğuna dair çılgınlıklar üretmek ve Tibet insanları... 

Osman Gazi, Bizans tekfurunun kızı Holifar'la dünya evine girmiş olup, devşirme ruhu anında devreye girmiş adını Nilüfer'e çevirerek imparatorluğun makus temellerini atmışlardır. Yıldırım Beyazıt, en büyük düşmanımız gene biziz geleneğince Timur'a yenilmiş, gelişme durmuştur. I.Murat savaş meydanında suikaste kurban gitmiş, bir ilke imza atmıştır, Fatih, bir gecede sayısız kardeşini ortadan kaldırmış, annesi Despina olup, destursuz batı hayranıdır. Yavuz doğuya, aleviye, şafiye mezalimle varmış, Kanuni toprakları Kapitülasyon adı altında batının insafına bırakmıştır. Güneşe doğru kıyımı başlatan Kuyucu Murat Paşa'nın halk düşmanlığı geçmişten mirastır. 80.000 kişi (Hiroşima gibi!) kuyulara doldurulmuş, temizliğe kanıt olarak bazıları ağırlık yapmasın diye sadece burunları saraya gönderilmiştir. Deli İbrahim balıklara altın serpmiştir, Kaligula'yı bin yıl geriden izler! 

 Abdülhamit, ülkenin ruhu olan tarihi değerler için 'Verin taşları gitsin' demiştir, Samsun fatihi Vahdettin, işgalcinin vapuruyla yadellere gitmiştir! Harf devrimi son derece yerindedir, Osmanlıcayı bilen bir tek köylü, taşralı yoktur, Osmanlı aydında yetiştirmemiştir, tarihini Hammer yazmış, mimariyi Ermeniler, ticareti yahudiler öğretmiştir, tren kızılderili zamanlarından kalmayken, bugün hala Kydrara'ya tren yoktur büyük yurdunda, üniversiteler çayır çimen derdinde, burjuvazi, ahır kapitalizmi ve faizle geçinmekte, sanatçılar taklidin, çalıp çırpmanın peşine düşmektedir! Kimse kendi işinin patronu değildir.

 Anubis, diyor ki, Fransızlar o şehre hiç uğramadığı halde kırk yıldır işgalden kurtuluşu kutlayan toplum biziz. O şehir Mardin!.. Bu ahvali yol yordam kıtlığı olarak gösteriyor... Hiroşima felaketi için benim bildiğim Kandilli Rasathanesinde kandil yakılıyor her yıl, ne demek istiyorsun sen, daha düne kadar Kurtuluş Savaşı olmadı diyenlere ateş püskürüyordun, hayırdır! Senin derdin Kurtuluş Savaşı filan değil, sen doğuştan ya da bazıları gibi okuldan Efrengisin!.. Onun için Mardinlileri kutla, barbarlığı lanetlemek için işgal filan gerekmez. Schlieman'da Akhalıları lanetlemek için Truva'ya gelmişti... Batı iyi kalplidir, daha beyaz yıkar. Bir de Bikrci olmasa senin gibi! Hiç sorma, cin gibisindir valla, Bikrleştiremediklerimizden misiniz diye bir çığlık at şimdi ve kadehi kaldır, markası Bikr değil ama Bakero olsun, ha Mardin ha Madrid yahu! Gel Gezilim şimdi, salladı Bikr, salavat getir diye de nara at, pardon nakarat at!.. Dilini ince belli arı soksun iyi mi!..

 Salah Birsel evinde binlerce kitap olduğunu holde geçişin bile zorlaştığını söylerdi. Sonuç, iyi ve renkli bir Türkçe'nin yazarı ve mucidi oldu. Gazeteye bakılırsa bir aydının binlerce kitabı varmış evinde, ama yazdığı söylenemez!
 Eğer bir insanın binlerce kitabı var ve yazmıyorsa bu çok garip bir şey aslında, yazmalı çünkü, yazmanın bir marifet olmasından değil, bu bir zenginin parayı hiç kullanmaması, bir kasabın hiç et yememesi veya milletvekili birinin meclise maaş almak için uğraması gibi bir şey! Binbir kitabı olup yazmayanı, Freud yazmayı unutmuş bence!.. Ah günahlarımızdan kurtulmak için, öncelikle günaha girmemiz gerekir! Demokrasi, eşitler arasında bir alışveriş, eşit olmayanlar arasında da; bir savaşımdır. Tanrı hem doğru hem de yalan söyleyemez, mantık tanrının üstündedir, çünkü mantıksız olamaz, 1+1=3 etmez. Tanrı tanrı yaratamaz, tanrı dokuncada bulunuyorsa, olayı öngörmüş olamaz. Pencereden vuran ışık kara güneşe yansıdı ve korkutucu bir sevinç kapladı ortalığı...

Mona Lisa, Louvre Müzesi'nden çalınınca popüler olmuş bir resim, çalınınca efsaneye dönüşmüş, öyle olmayan nesneyi örümcek ağları bekliyordur belki de, onun dediği gibi sanatın bir moda olduğu düşünülürse...
 Çalındıktan sonra Mona Lisa, Madonna'ya dönüştü düşünsel çevrenimizde ve ona binbir türlü yakıştırmalarda bulundu insanlık... O hepimizi sevecenlikle kucaklayan Meryemana olabilir miydi, Leonardo'nun ruh ikizi olabilir mi peki!.. 4 yılda bitirmiş da Vinci Mona Lisa'yı, eğer kısa sürede bitirmiş olsaydı, şunu diyebilirdik, onun gerçekte hepimizi büyüleyen bakışı ve tanrısal gülümseyişi, her doğum bekleyen bayanın yüzünde beliren o sonsuz dinginliğin tuvale yansıyışındandır... Zamanın akışı ve mekanın tutsaklığı sürdükçe ona ilişkin bizleri büyüleyen yorumlar ve efsanelerin süreceğinden hiç kuşkunuz olmasın...

 Gerçeklik olarak algılanmak istenen görünüme iman ediyoruz artık, gerçeklik sona ermiş ve sanal gerçekliğe geçilmiştir. Artık bizim için olayların gerçekliği değil simülakrı söz konusudur. İletişim araçları sayesinde gerçeklik silinmiş ve simülakr hale getirilmiştir. Diğer deyişle simülasyon ile gerçek iç içe geçmiştir. Ve yine çağımızın betimi nesneye, kopyayı gerçeğe, temsili aslına, dış görünüşü ise öze tercih ettiğinden kuşku yoktur. Çağımızın kutsalı yanılsamayı, kutsal karşıtı ise gerçekliği içermektedir art

 Bordalarda akan güneşli mavilik
 Duruldu yavaş yavaş.
Kaptan köprüsü kampana çaldı,
Irgat boşaldı,
Demir attı uyku gözlerime.
 Dumandan atlara binmiş
dumandan süvariler 
 kanımda küreyvatı hamraya kurdular pusu.
 Beynimde vurdu ya borusu…
Parmaklarımda kurşunkalem
 uzadı,
bürüdü,
 kalınlaştı,
aldı bir süpürge sapı biçimini.
İhtiyar bir sokak süpürücüsü oldu elim
 dayandı süpürgesine
 uyudu!!!
 Deeee…
Diiii…
Duuu…
Renkler seslerin omzuna binmiş.
Işıklar gölgelerin kucaklarında
 akıyorlar…
Beynimin emir defterinde yalnız bir emir var:
 boş oturmak!!!
 kımıldanmadan,
 kımıldanmaksızın,
 boş bir fıçı gibi boş oturmak…
Boş…
Bomboş…
Ne sevgi,ne nefret,ne şefkat,ne kin,
 hiç biri…
Birdenbire lakin
İkinci bir Japonya parçalandı karnımda!
 Açlık,
 dizip on parmağını burnunun tepesine
 çıkardı dilini,
 ölüm
 kemik bir kahkaha gibi salladı mendilini.
 Doğruldum…
Gözlerine demirleyen uyku
 demir aldı.

Dumandan süvariler
 eridiler…
Beynimin emir defterinde emir yazan
 kumandan
 kovuldu çadırından…
İhtiyar sokak süpürücüsü kavradı süpürgesini,
 kavardı ve
 onu koydu yine
 kürenin derdini süpürenlerin
 hizmetine.Devamını Gör

 Beğen · · Paylaş.
3 diğer yorumu gör..Ulus Fatih anlaşılmazlık, kadın versiyon ama soyut ve ruhsal, biokozmik ve kaotik, sanki karbon liflerinden oluşmuş bir psişik resim20 Aralık, 20:08 · Beğen..Ulus Fatih Kavranması güç bir derinlik, alabildiğine soyut ve tinsel versiyonlar, feminen-freudyen bir belirsizlikle, sanki karbon liflerinden oluşmuş kaotik-psişik bir resim...20 Aralık, 20:18 · Beğen..Ulus Fatih Kavranması güç bir derinlik, alabildiğine soyut ve tinsel versiyonlar, feminen-freudyen bir belirsizlikle, biokozmik, sanki karbon liflerinden oluşmuş psişik-kaotik bir resim...20 Aralık, 20:21 · Beğen..Ulus Fatih Kavranması güç bir derinlik, alabildiğine soyut ve tinsel versiyonlar, feminen-freudyen bir belirsizlikle, sanki karbon liflerinden oluşmuş kaotik-psişik bir resim..         

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder