18 Mayıs 2019 Cumartesi




NEKROPOLİS
Şizofrenim ben...
Sürgit korkular içindeyim, yaşam yüzünden. Tanrı olsaydım, ilk işim karanlığı gömmek için, bir zindan yapmak olurdu, zindan mezarlığı... Bütün karanlıkları yok etmek için. Ellerimle bile yapmaya hazırım...
Biri adımı söylese, birden irkiliyorum, biri oturduğu yerden kalksa titriyorum. Hiç bir çare bulamıyor doktorlar, ilaçlar fayda etmiyor, şoklar, uyuşturucu haplar, hiç biri umar değil. Karım mutfaktan çıktığında, aniden yüz yüze geliyorum, zıplama diyor bana, o kadar korkacak ne var, elinde bıçak var sandım diyorum.
Televizyonun başına geçiyorum, bir patlama sesi, patladı diyorum televizyon, patladı, kaçmam gerek, karım kolumdan çekiştiriyor, haberler o Cevdet, gaz kaçağından havaya uçmuş bina...
Kaç kişi ölmüş diyorum, dokuz diyor, çöküp kalıyorum, aralarında ben de olabilirdim, kim ki onlar, bir akademisyen diyor spiker, bir garson, bir suflör, bir öğrenci, bir ev kadını, bir borsa çalışanı, bir temizlikçi, bir doktor ve üç yaşında bir çocuk.
Aralarında hiç avukat yok, ben avukatım, avukat öldü deseler, ölmüş olacaktım, şükran belki, öylesine yaşıyor olduğumu düşünüyorum ben, hangi patlamada bir avukat öldü diyecekler ki, duyabilecek miyim, keşke, duyarsam ölmüş olmayacağım ama, böylesi yaşamak değil ki...
Her an, her şey, ölüyor bir yerlerde, can veriyorlar ardı sıra...
Pencereden eğilip bakıyorum, yolda bir kedi yatıyor, araba çiğnemiş, midem bulanıyor, içeri kaçıyorum, geçenlerde biri atlayıp, canına kıymıştı pencereden, kimdi o diyorum karıma, bir işsizmiş diyor, işsizm kurbanı mıymış diyorum, duymuyor, yan sokaktan kaldırıldı diyor, önce içmiş, başı dönmüş olacak, pencereden bakarken düşmüş...
Bilerektir diyorum, hayır diyor karım, bilmeyerek, yanlışlıkla, şaşkınlıkla bakıyorum ona...
Gece oldu, artık yatayım diyorum, karım yanıma gel diyor, olmaz diyorum, ölmek istemiyorum, ne oldu ki diyor, gece kalkıyorsun, sana güvenilmez, gülüyor, iyileşince gelirsin diyor.
Hasta değilim ben diyorum, korkularımda haklıyım yalnızca, haklıyım ben!..
Uyuyorum çaresiz. Gece yarılarında uyanarak, başıma bela almak istemiyorum. Dalıp gidiyorum... Bir ara uyanmak istiyorum, uyanamıyorum, kabus gibi şeyler görüyorum sanırım.
Saba Melikesi Belkıs boğazıma sarılıyor, entrikacı, öldüreceğim seni diyor, Yahya değilim diye çığlıklar atıyorum,  ama ben Salome'yim diye hınçla fırlatıyor, kaçarken, bir psikiyatrist çıkıyor karşıma, Araf'tayım yanıma gel diyor, uçurumdan aşağı bakıyorum, hastalarım itti beni buraya diyor.
Bir metafizikçi koluma giriyor, senin şeytan imparatorluğunun sonu geldi, ahlaksız diye bağırıyor, yapma aradığın ben değilim, benzetmiş olmalısın diyorum, kolundan kurtuluyorum, ama birden, yüreğimi alıyor eline, nasıl ölmüyorum anlamıyorum, koşarak kaçıyorum...
Arka sokakta birileri, var olmak için, acı çekmek gerekir diye vaaz veriyor, biri çelme takıyor ayağıma, yuvarlanıyorum, Sartre, bukalemun gözlü, sen misin diyorum...
Sessizce evet diyor...
999 sayısıyla, Dante'nin cennetini yıkan adamım diyen biri, gırtlağıma dalıyor, sürükleyerek gözden uzaklaşıyoruz, Stalin çıkıyor aralıktan, bir ölü cinayet, bin ölü istatistiktir diyor, adam boğazımı bırakıyor, gasilhaneye sokuyor bizi Josef, diriler yetmez, ölüleri de öldürmelisiniz diyor, seçin birini... Elimizde testereler, Rusların dünyayı işgal etme planından söz ediyorum ona, sakinleşiyor, bırakıyor bizi...
Kalabalığın arasına karışmalıyım derken, robotlar çıkıyor önümüze, merdivene çıkar gibi, birden içimize giriyorlar, beyinlerimizi tahrip ediyorlar, parça parça et dökülüp, kan fışkırıyor ağzımızdan, düşük yapıyor bir melek, eline alarak, cenini yiyor biri...
Dindarlar alayı, kurtaracağız sizi diyor, ayetlerle geliyoruz, kurtaracağız diye bağrışıyorlar ama, önce tanrılarımızı doyurmak gerek, biriniz kurban olsun ki, kan içici tanrılarımız, hepimizi bağışlasın.
Yanımdaki bir adım ileri çıksana diyor, tam idam edeceklerken beni, ip kopuyor, vakit kaybetmeksizin sunağa yatırıyorlar. Cellat baltayı tam indirecekti ki boynuma, ışıklar yanıyor, karım odama girmiş, geceliğini arıyor, düşlerimden uyandırdın beni diyorum, dur hemen söndürüyorum diyor, dinler miyim, pijamalarımla salona fırlıyorum, açıyorum televizyonu, bir vampir filmi, koltuğun üzerinde ediyorum sabahı, hiç yoktan iyidir...
Sabah tam işe gideceğim, servisin sürücüsü, geçenlerde bir köpeğe vurdum diyor. Salavat bile çekmeden, hiç insan öldürdün mü diyorum, iki kere diyor, taksirden şartlı salıverdiler beni Necmi, usulca Cevdet diyorum, duymuyor.
Susuyorum, susuyorum pencereden dışarı bakarak, akşam işten çıkarken, doğru birahaneye gidiyorum, biraz soluk alayım, karşımdaki selam veriyor, tekbirsiz, vuruldum bir keresinde ben diyor, fazladan yaşıyorum.
Nerede diyorum, nümayişte diyor, ha gösteri diyorum, peki neden ölmedin, doktor dedi ki diyor, yaratanın sevgili kuluymuşsun, kurşun boşluktan geçmiş, nasıl yani diyorum, etlerin arasından diyor, organların uğramadığı yer...
Olabilir diyorum... İznini isteyerek, eve doğru yola çıkıyorum. Marketten bir şeyler almam gerek, karım kızabilir, tavuk reyonundan geçiyorum, yüzlerce bacak, kol, göğüs... Bunları öldüren kim diyorum görevliye, deli misin be adam diyor, açlık tepene vurdu herhalde... Boş boş bakıyorum, canına mı susadın sen diyor, bunları yemesek aç kalırız.
Sosisler, salamlar, sucukların arasından geçiyor, kasaya geliyorum, herkesin poşetinde et yığını, lime lime hindiler, antrikotlar, butlar, bonfileler, dondurulmuş balıklar...
Bir dehşet şehri bu dünya, bir mezbahada yaşıyoruz biz, tanrımız ölü sevici diye haykırıyorum!..
Sus diyor biri, kendine gel beyefendi, ayıp oluyor. Bir kadının bebeği ağlıyor, suçluluk duygusuyla sesimi kesiyorum.
Eve geldiğimde karım, koşarak poşetleri elimden alıyor ve kıyma nerede Saffet diye çığlık atıyor!.. İçimden Cevdet diyorum ve aldım diye karşılık veriyorum ona, aldım marketten.
Yoksa unutmuş muyum...


Şizofrenim ben!..

















RİDEN
Mısır tarlalarında geziyorum, çay bahçelerinde
Uçuyor arılar, baryonik maddeler dolaşıyor
Avrupa tanrıları, Asya'nın ilahları, Afrika'nın mabutları...
Bulutlar, melekler ve Desiree yamaçlarda
Mikroçipler, manyetik monopoller, metropoller
İşte diyorum Fritz Lang geliyor, demans oluyor
Silezya dağlarında III. Osman'ı arıyorlar
Demir topuklu ayakkabılar, harem ve kasırlar
Voids boşluklar, parabolik yansıtıcılar
Seksör, reformatör ve dronlar
İkonlar dağlardan iniyor, tavşanlar 
Dans ediyor gece kuşları eğleniyor
Tanın çiyi boyun bağlarını giyiyor

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder