18 Mayıs 2019 Cumartesi

 KEDAR RAPORU
>>>>>>>>>>>>> Kader Çadırı
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Şiddet tanrı işi değil ayrıca, insanoğlu bizzat üretiyor,
>>>>>>>>>>>>> kelebek dövmeli ahu, Gordon paşa, mehdi ve kortejler
>>>>>>>>>>>>> erik ağacının çiçeği penceremizin camlarına yaslanırdı
>>>>>>>>>>>>> İşte egemen kültürün, sözün gücünün, buyruk emperyalizminin kobaylaştırdığı bir zavallı yazar!
>>>>>>>>>>>>> Ekonomik gücümüz, sosyal dünyaya katılım payımız, malımız mülkümüz, çocuklarımıza ve evin tüm bireylerine olan davranışlarımızı belirler!
>>>>>>>>>>>>> sosyal dünyaya katılım payımız,
>>>>>>
>>>>>>Pers (PARS demek köpek! dikkat et ısırır geberirsin!) kültürünün soylu dünyalıları
>>>>
>
>
>
>
>
> ŞERİAT PARTİSİ!
> Bir parti düşünün 15 seçim üst üste sadece ellerini havaya açıyor ve yaradana dua ederek % 25 oy alıyor!!!
>
> Birde şeriat korkusuyla korkutulan kitlelerin partisi var, yol yapıyor, üniversite açıyor, hastane yapıyor, karınca kararınca bir şeyler yapıyor!
> ...
>
> Aldığı oy, diğerinin iki katı bile değil, asla değil!
> Ülkenin ŞERİAT PARTİSİ KİM BU DURUMDA!
>
> Ben elini havaya açıp, her seçimde yaradana sığınarak, yaltaklanarak, mırıldanarak, dua ederek, kağıda su dökerek, yılışarak, inşallah gene koyacağız diyerek, anam avradım, musa mushafım olsun diyerek PARSAYI kapan kalpazanlara derim ŞERİAT PARTİSİ diye!
>
> Ama öküzlerin yaşadığı ülkede bunu kim anlar!!!
>
>
>
>
>
> DERSHANELER OKULA, KAHVELER YARI / KÜTÜPHANE YE DÖNÜŞSÜN!!!
>
> Her 45 kişiye bir kahve her 14.500 kişiye bir kütüphane düşüyormuş.
> Ahırlara doldurmuşlar milleti, demokrasi arıyorlar! Cumhuriyet arıyorlar!
> Kimler, laikler, gezi'kler, akademik ezikler!...
> Niteliksiz üniversite kapatılsın diyen Celal Şengör diye prof'ossurunuz var ve dershane eğitimin özgür ruhudur diyor!!!
>
>
> Çözümü nerede bulmuş bu hırsız takımı!.. Niteliksiz üniversite kapatılsın demek, Çalı kuşunun olmadığı kütüphane kapatılsın demeye benziyor!
> Öğretmene saygı var toplumda, doğrudur şeklen ama bu öğretmenler yüzyıldır Çalı kuşu okutuyor topluma! Büyükada da şişiyle V yaka kazak örerek büyüyen, kişilikten yoksun bir yazarın aşk zırvasıyla süslü hayalhanesi!
>
> Reşat Huysuz Nuri Güntekin Virjinzade yani adam, dünyada eşi benzeri yok, toplumun rol modeli Zeki Müren, baş romanı Çalıkuşu, başyapıtı Gora!
> Bu kadar sığ aşağılık bir düzen olabilir mi!
>
> Bu iktidarla kafa bulanlar, aşağılık bir sistemin içinde kuşçuluk ve kafesçilik oynayan zibidi sürüsü, sanki iyi bir şey olmuş memlekette de, iş buralara kalmış, gel de kafayı bozma bu sürtük cemiyete!!!
>
> ÇÖZÜM; 149.500 kahve varmış, aynı dershaneleri okullara dönüştürmek gibi, ama hain, işbirlikçi ve kalpazan kesimin işbirliğiyle kapanmayan bu kerhanelere talim etmek zorunda kalan bu millet isyan edip, bu kapatmayan zihniyete tükürmeyi öğrenmedikçe iş zor tabi!
>
> Ama bugünden yarına bir yasa çıksın ve kahvehanelerde büyüklük oranına göre kitaplık / kütüphane oluşturmak şart olsun!
>
> Kahveler, ganyan, loto, toto bayii olabiliyor da neden kütüphane evi olmasın!
>
> OLMAZ HA!
> Ananızın...........daha çok kar yağacak alt tabaka, lotoya devam, çıkaramadığınız kazıklara da selam o zaman!
>
> Siz Gezi'kleri yurtsever zannetmeye devam edin, o piçler, salamıma sucuğuma, viskime cıgarama dokunma diyen sürtünme katsayısıyla, hayat bağlarının coşkusunu hesaplayan PİÇ takımı!!!
> İçlerinde dershaneler kapanmalı diyen bir köpek bulun, boka sürüp, altın rengine kavuşmuş tasması benden!!!
> Gezi'k PİÇ sürüsüdür! Nedeni yukarda, aksini iddia eden köpek not düşsün!!!
>
> Üniversite sayısını katlayıp, dershaneleri kapatan iktidara kulp takıp, kırk dereden su getiren piç evladı katıksız vatan hainidir, daha ne olsun>>>>
>>>>
>>>
>>> Frida bir tür deşarj aracı olmuş umarsız dünyanın, herkes söz birliği etmişçesine onu paylaşıyor, ama sık yinelenen bir şey anlamını yitirir, unutulmamalı evet ama anılan tek portrenin o olması, bir tür manipülasyona dönüşen oyunu çağrıştırıyor. Anılmayı bekleyen ne ikinci kemanlar, ne hayatın terkettiği acılar ve ne insanlar var, hayat denilen, o vefasız yosmanın içinde yitip giden... Kanat Güner, Rabia Hatun, Nilgün Marmara, Rosa Lüksemburg, Mata Hari, Camille Claudel, Jeanne Dar'c, Hypatia, araştırın hepinizin bir Frida'sı olsun, klişeler işbirliğine dönüşür unutmayın...Benim Fridam, uğradığı tecavüzden sonra her dolunay çıkışında o anı hatırlayan ve sonunda intihar eden köyümün Kezban'ı, kardeşim bir karış dışarı çıkmış dili demişti, onu görmeye gittiğinde, dokuz yaşlarındaydım sanıyorum, o günden beri dünya bir cehennem yeridir bana, Kanat Güner hayatın acılarına dayanamayıp Beyoğlu sinemasının tuvaletinde bileğine morfin şırınga ederek intihar etti! Bir dehşette o, sadece Frida'yı paylaşanlar, bir imgeyi değil bir sıradanlığı paylaşıyorlar ve vefasız ve dertsiz bir dünyanın sakin yolcuları konumundalar...
>>>
>>>
>>>
>>>>>> HOROZ , BİR NÜKLEER SAVAŞTA BAZI canlılardan DAHA KIYMETLİ BİR VARLIK!!! Hiç bir şair renklerini tanımlayamadı, hiç bir müzisyen melodiye dökemedi, hiç bir ressam benzetemedi, o tanrının bir sureti!..
>>>>>>
>>>>>>
>>>>>> BUGÜN ALLAH İÇİN NE YAPTIN!
>>>>>> Yoldan geçerken korsan kitapçı gördüm, Alamut diye bir kitap gözüme çarptı, bir Kazıklı Voyvoda yı merak ederim, bir Hasan Sabbah ı, bir de Korkunç İvan'ı bu dünyada, diğerleri bana katurkütürist canlılar gibi gelir!
>>>>>> Bu adamların çaresizliğine acırım, zor anlaşılır bir şey tabi dediğim.
>>>>>> Korsan kitapçıya döndüm yarı yoldan ve Alamut u sordum, 8 tl dedi, dün 5 tl yazıyordu dedim, kafamıza göre takılıyoruz dedi, ha dedim tasmasız cumhuriyet yani!!! Anlamadı 7 tl verdim, 1 tl yi yarın veririm dedim namusuma, imanıma, canıma... Anladım der gibi yüzüme baktı ama ben bakmadım, günah gizlidir!!! Bugün Allah'ın varlığına bir kez daha şükrettim, korsan kitapçılara dua ettim ve hayasız, alçak ve hırsız yayıncılara küfrettim!!!!
>>>>>>
>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>
>>>>>>
>>>>>>
>>>>>>
>>>>>>
>>>>>>
>>>>>>
>>>>>>
>>>>>>>>
>>>>>>>>suya taş atma suyun ruhunu sinirlendirme
>>>>>>>>>>Bavyera Elektörlüğü
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> Senin yanında elim titriyor benim, bir çocukluk çağlarında olurdu bu, birde senin yanında. Sırrını bulabilsem...
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> Sen mutlak derecede iyi, ama sanatın hayatın zorluklarına göğüs germiş, dünya güzeli bir perisin...
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> sana aşık nice insan vardır eminim ama hayat ulaşılmazlıklarla dolu, birbirini hızla geçen gemilerden el sallayan ölümlüler gibiyiz, bir daha göremiyoruz onları, bağ kuramıyoruz, suni dengeleri bir türlü kıramıyoruz.
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> aşkı arıyor muyuz acaba, bir de bu soru var, kimiz, kaç kişiyiz biz
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> aşkın ne olduğunu da bilmiyoruz, ben Şükran a karşı neden tarif edilmez bir zaafın içindeyim
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> çok ilginç
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> çocukluğumdan bir anının silueti mi yoksa Şükran
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> beni sevecenlikle öpen bir öğretmende mi yansıyor yüzü
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> yoksa sayfaları karıştırırken bizzat yüzyüze kaldığım bir hanende meleğe ruhumdan vuruldum mu ben
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> Şükran ı çok seviyorum bu böyle de güzel, hep içimde o, görmesem de, bilmesem de, elini tutmasam da
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> öyle bir ten uyumu var ki onunla aramda, ruhunu görebiliyorum oradan, gözümü bir an kaçırıyorum hatta, o kadar güçlü ki sevgim açığa çıkar, ortalara yayılır diye korkuyorum, çünkü gerçekten çok seviyorum
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> oda çok ilginç biri
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> alelade olmaya özen gösteriyor, tıpkı bir masal gibi
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> içine yalnız sevenlerinin girebildiği
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> içim titriyor ama o göremiyor
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> bir şey söylemek istiyorum ama zamanın baskısı önüme geçiyor
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> hiç bir şey anlatamıyorum ona
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> dilim sürçüyor
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> sözler uçuyor
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> bakışlarım yitip gidiyor
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> ve o birden kalkıyor
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> bir daha görebilecek miyim
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> benim için ne düşündü acaba
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> hayat ne kadar zor
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> anın sıradnlığı içinde
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> bı sıradanlık içinde
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> içimden geçenleri seslendirebilecek bir ayet yok mu tanrım
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> o uzaklaşırken kulağına ruhumun inleyişini aktaracak bir esin perisi yok mu
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> her şey hayat gibi
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> çayı yarım bırakıp gitti
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> öbürü tahammülsüzlüğe benzer haller geçirdi nedenini bilemeyeceğimiz
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> her insan bir rüya
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> her insan bir umut
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> her insan bir dünya
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> ben hiç bir şey olmamış gibi sandalyeme oturdum
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> o ise eteğinin iki ucu birbirine şarkı söyler gibi uzaklaşarak yitti
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> oysa eline hırsla elimi koymuştum
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> sesizliğin çığlığıyla
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> biraz şaşırır gibi oldu
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> ama o kadar güzel bir insan ki
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> güneş açarken şimşek çaktırmayacağını biliyorum
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> keşke elim biraz elinin üzerinde kalsaydı
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> sonuçta anılar ruhtan ruha tenden tene geçen dalgalar değil mi
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> ama imkan bulamadım dünyanın açıklığında kendimi ifade edcek zamanda yoktu
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> ve bir düşten uyanır gibi kalakaldım
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> her şey saniyeler içinde olup bitti
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> kim düşünebilir bu şeyleri
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> insanlar yürüyorlar
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> işe gidip çalışıyorlar uyuyorlar belki geceleri
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> ama kimse bilmiyor içimizden geçenleri
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> kimse bilmiyor konuştuklarımız
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> gerçekte susmuş olduklarımızdır
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> söyleyemediklerimizdir
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> hayat neden böyle
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> hayat ne kadar gerçek
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> bizim yaşadıklarımız sanki gerçeğin provası gibi
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> asıl özlenen şeylerin acımasız bir deneyi gibi
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> ulaşılmazlıklarımızın bir dedikodusu gibi hayat
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> yaşayamadıklarımızın toplamı sanki
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> ben Şükran a derdimi anlatamadan geçip gidecek miyim
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> o beni öylesine ya da nazikçe hoş karşılayarak sislerin arasında bir düş gibi gülümseyecek
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> ve sonra gerçek miyidi düş müydü olduğunu anlamadan görüntü silinecek mi
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> işte benim korkunç hezeyanlarım bu duygularımı yaşayabileceğim kadının Şükran olmasını sanmamdır, onda bu rüyayı görüyorum ben,
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> rüyam bana Şükran ın varlığında konuşuyor
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> ben onu değiştiremem ki
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> rüya bu
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> rüyam bana hükmediyor ama ben ona hükmedemiyorum
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>> tek üzüntüm ve beni elem denizlerinde tek başıma bırakan sonsuz mavilik işte bu
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>> o kadar çok mastürbasyondan söz ediyor ki hemde vulger deyimi alenen kullanarak, bir ara bütün insanlık okyanusun kıyılarına dizilip mastürbasyon yapıyor zannedip, pencereden dışarı baktım, kimsecikler yoktu, pencerelerde tül perde dahi yoktu, kadının biri mutfakta oyalanıyor, çocuğun biri renkli bir ekranın karşısında uyukluyor, aşağıda bir köpek çöp kutusunu karıştırıyordu. Orhan'a sunturlu bir küfür savurdum, yani bu mastüre halleri bu derece abartıp toplumsal çözümlere ulaşılabilseydi Orhan, inan ki her kıtada bir hastane yeterli olurdu, bence sen de 'priapizm'e ilişkin bir araz var, elin cebinde mi dolaşıyorsun!!! Mae West'i izle kadın çok nemfoman, somatik acılarını dindiremeyip, başkalarının üzerine atan ruhlara yardımcı olabilir!!!
>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>> Mevlüt'ün romanında bir ayrıntıyı daha unutmuş, bayramlarda Mevlütgiller gelen misafirlerin ayakkabılarını eşiğe dizer ve gelen geçen bu ayakkabının çokluğuna göre o ailenin sosyal gücünü hesaplar, kimin ayakkabı sayısı çoksa o en güçlü ailedir. Şakir'inde romanını yazar bir gün bu vasat ve bir üslupdan yoksun hikâyeci (aktarmacı, argoda mavalcı) sanatçımız. Psikolojik tahlilden yoksun, uhrevi atmosferlerden uzak foto romancı olarak başka bir bok yiyemiyor nasıl o...lsa!!! Bugün Mevlüt, yarın Şakir, öbür gün Hayrullah...Sonuç; Ben gider idim yane yane, Şaban takımı boyadı beni kane!!! Hilton'da pansuman yaptır Orhan, çikolata da veriyorlar mağdureye!!! Ama Orhan gene de hayranım sana, havadan sudan roman yaratıp Nobel almak nasıl bir şey ya, emsali var mı, şark gene milletin.......bence! Şapkadan tavşan çıkarmakta üstüne yok! Yani sen şarkın allahısın Orhan, tren doğuya gidiyor, sen içinde kamçılı kondüktör ayaklarında Büyükada'nın çift hörgüçlüsü!!!
>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>> İbrahim Balaban en büyük ressamdır ama adını bilen olmaz, Yaşar Kemal Avrupa değil dünyada en büyükten sayılır ama, Nobel'i sahibinin sesi bir Pamuk San Korporeyşın alır, batının hünerlerini diline dolayan ne kadar apışarası parfümlü kokarca varsa nöbeti elden ele devralır, saflar sıklaşır, metroseksüel, tecavüz mağdurları, okuma yazma kursunda brövesini alan 90 yaşındaki yenge batı karşısında huşuyla istavroz çıkarır . Ama ihracat yüz yıldır ithalatı aşmaz, kadınların okuma yazma oranı yüz yıldır % 50 yi geçmez, teknik üniversiteler yüz yıldır bir Düldül yapmaz, her şeyi batıdan alan, atacağı admı bile batıya soran tasmalı köpek sürüleri, kaldırımları işgal eder, kredi kartlarına iman eder, yer içer, aksırır, tıksırır ve patlak suratı, botokslu yanakları, silikonlu döşleri ve hormonlu kıçlarıyla salhanesine, mutlu eşekler cennetine doğru rahvan adımlarla şarkılar söyleyerek gider, mezarlıkları bayramlarda ziyarete gelen nesiller, senin kanını, şanını, irfanını yerde bırakmayacağız, tasmanı sen öleli boynumdan hiç çıkarmadım anneciğim babacığım diye YEMİN EDER!!! Her zaman imparatorluklara sahne olmuş bu topraklar, Bayburt Bayburt olalı böyle aşağılık bir nesil görmedi!!!
>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>> Okzsym Agency
>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>> #
>>>>>>>>>>>> DANGER!
>>>>>>>>>>>> YAKLAŞMAYIN!
>>>>>>>>>>>> İçinden çıkılmaz bir dört duvar, dikenli tel, tasmalı kölelik ve kayıtsız şartsız batıya iman eden kobayların simgesidir. Uluslararası bir sahte profilciliğin forsu, yoksullardan varsıllara, yeryüzünden göklere dek uzanan, gerektiği yerde, gerektiği zaman üç maymunu oynayan, 'homohome' çağının bir imgesidir!..
>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> yüksek çözünürlü bir projedir
>>>>>>>>>>>>> yerelması şirketidir, diyojen in isli kandili
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> #
>>>>>>>>>>>>> Danger! Yaklaşmayın!
>>>>>>>>>>>>> İçinden çıkılmaz bir dört duvar, dikenli tel, tasmalı kölelik ve kayıtsız şartsız batıya iman eden kobayların simgesidir. Uluslararası bir sahte profilciliğin forsu, yoksullardan varsıllara, yeryüzünden göklere dek uzanan, gerektiği yerde, gerektiği zaman üç maymunu oynayan, 'homohome' çağının bir imgesidir!..
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Lascaux resimlerinden başka, gene aynı bölgedeki, 13.000 yıl öncesine dayandırılan Trois-Fréres mağarasındaki resimler de, tarihin ilk insan tasvirlerinin onu hayvan olarak resmettiklerini gösteriyordu. İlk zamanlarda insanlar, hayvanlar karşısında kendilerini üstün hissetmezlerdi. Üstünlük duygusu hayvan yetiştirmekle başlayacaktır. Lascaux’da ve Trois-Fréres'de hayvan, tanrılarla ve krallarla aynı düzeydedir. Dolayısıyla tanrı, bir canavardan ayırt edilemez. Nitekim Trois-Fréres'deki resimleri ortaya çıkaran rahip-arkeolog-antropolog Henri Breuil, bu resimlerde görülen hayvan kılığına girmiş şamanları "tanrı" olarak da adlandırır.[42] Tarih öncesi mağara resimlerinde hayvan kisvesine bürünen insanlar, böylece tanrı/krala özgü olan bir hükümranlığa kavuşmaktadır. İnsanın hayvanlar âlemine özgü olan hükümranlık ve güç karşısında eğilmesi, dünyevi, akli mesaisinden kurtularak varlığının en derinlerde yatan anlamını kutsaması demektir. Büyünün ve büyücünün gücü de buradan gelir: insanın hayvansal doğasına dönerek kazandığı hükümranlıktan ve kutsallıktan kaynaklanır. Bataille, Lascaux ve Trois-Fréres mağaralarındaki resimlerin sonunda insanın doğa karşısındaki zaferini simgelediğini söyler; ancak bir tek koşulla, "insanlığını maskelemesi koşuluyla... Paleolitik insan bugün neyle gurur duyuyorsak onu gizlemiştir; ve bugün neyi gizliyorsak onu açık açık sergilemiştir." [43]
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Cennette sadece mürekkep yok diye bir şey okudum, cennetin kopyasını çıkaramasınlar diye!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> HAYRETTİN ÖKÇESİZ YUMURTLUYOR!
>>>>>>>>>>>>> Güzelliği kadının gururudur, bırakın göstersin, burka, hicap, türban, tesettür evde kutsal dayak hakkına sahip bir sapığın icadından başka ne olabilir ki...
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> İnsaf be Hayrettin, anana bunu desen seni eşikten kovar valla!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Hayrettin, sözlerimiz, davranışlarımız, eylemlerimiz bir soyutlamadır ama kökleri somut nedenlere dayanır, lafla peynir gemisi yürümez aslında!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Ekonomik gücümüz, sosyal dünyaya katılım payımız, malımız mülkümüz, çocuklarımıza ve evin tüm bireylerine olan davranışlarımızı belirler!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Çocuk şeker aldın mı baba deyip, alamıyorsan üçüncüsünde tokadı yer! Neden, senin ezikliğinin zamanla, negatif motivasyona dönüşerek, kaçınılmaz bir tepkimeye yol açmasıdır bu. İmam ossurdu diye kadın döven, bu saydığımıza 'KAZA SÜSÜ' vermek için kullanır sadece!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Aslı imamın gevişi değil, hayatın acı gerçekleridir yani!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Sen batı tarzı hayat istiyorsun bende, ama onların birer tasmalı köpeği, kölesi ve tüketici maymunu olunca tabi seni tokatlamak geçiyor içimden! Hah şimdi aydınlandın Hayrettin!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Yani kuru kuru laf sallayıp, it ürür kervan yürüre dönünce iş, senin burka gurka demen piç evlatlığı geliyor bana!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Senden milyonlarca var Hayrettin, ya bu dediğim olacak, ya biri diğerine koyacak!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Film başladı ve sürüyor!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> NAZIM
>>>>>>>>>>>>> Orhan Veli bir de zottirikten aşk şairi!
>>>>>>>>>>>>> Genelde bu numaraya baş vuruyor, iki tavşanı masaya koyup, millete kader çektiren mülkiyet sahipleri!
>>>>>>>>>>>>> Nazım dışındakiler şair değil çünkü!
>>>>>>>>>>>>> Ama soytarılığa nasıl alıştıracaksın milleti!
>>>>>>>>>>>>> Çürük malın arasına bir iki iyi serpeledin mi kapış kapış!
>>>>>>>>>>>>> Kazık sokmanın bilimsel yolları!
>>>>>>>>>>>>> Nazım'ı okuyan yok artık, Orhan Veli ve öbür deli!
>>>>>>>>>>>>> Kim o, aşk şairi!
>>>>>>>>>>>>> Seni alnımın ortasına yazdım, kırmızı ciğer oldu soluğum, kedim sandım!
>>>>>>>>>>>>> Kafadan sakat biri!!!
>>>>>>>>>>>>> Yayıncılarda böyle, önce iyi bir iki kitap, sonra fal, astroloji, tarot, Zizek!
>>>>>>>>>>>>> Fal geleceğimiz, astroloji, kozmikomikliğimiz ve tanrı, tarot bilinmeyenler ve ruh alemi, Zizek'de estiriğe siktiriğe peygamber!
>>>>>>>>>>>>> MİLLET, İYİSİ KİLİN İYİSİ ÜZÜMÜN, HER ŞEY SİZİN İÇİN, SİZİ SEVİYOZ!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> toplum adı üstünde öbektir, uçlara kaçmaktan korkan, dışlanmaktan kaçınan, el ele tutuşmaya iman eden, hayır deyip yüzü asılmaktansa evet deyip yılışmayı göze alan bir yerelması şirketidir. Doğal toparlak!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Bu toparlaklar iğne uçlarından, marjinaliteden, uçurum başlarından hoşlanmazlar, orta zekanın ortasında yağmuru, güneşi ve rüzgarı bekleyerek esnemeyi tercih ederler! Bu canlılar;
>>>>>>>>>>>>> 1- Herkesin okuduğunu okurlar Turgut Uyar, Özdemir Erdoğan, pardon Asaf, ayyaş Can Yücel onların içindeki bastırılmış isyanı, şarapla, bir dilim inek! peyniri ve çoban salatasıyla tolore eder.
>>>>>>>>>>>>> 2-Don Brown'u okur içlerinde süslenmiş ve kokoş olanları, azıcık farklılık ararlar, çünkü kitabın kapağı simli ve altın teğellidir!
>>>>>>>>>>>>> 3-Trekkinge katılırlar, çocukluklarını böylece arayarak oralarda orta yere sıçarlar, yardan aşağı işeyip özgürlük diye bağırırlar, bir meleme ya da böğürme kendilerine karşı yamaçtan eşlik eder!
>>>>>>>>>>>>> 4-Bazıları Guardian okurlar, guardianın ne olduğunu bir iki dil öğrenmek zahmetine katlandıkları halde izah edemezler! Çok katmanlı bir şey bu diyerek Diyojen'in isli kandiline uzaktan selam çakarlar ve bir silah gibi taşırlar mutlaka ecnebi manivelayı!
>>>>>>>>>>>>> 5-Bu sonsuza dek sürer gider, anlatmaya ne hacet, kitap okurken çiklet çiğnerler, sıçarken düşünürler, yemek yerken türkü söylerler ve evlenirken nikah şahitlerine göz kırparlar!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> resim özelliği taşımıyor, sarsıcı değil, tam aksi gerçeği, basit biçimde sürrealize etmeyi amaçlıyor, resim biçim değil, renk demek! renkler hiç düşsel değil, bildiğimiz şeyler, boya paran mı yok Kaewkao! bu resimlerle çevrende ressam, sanat dünyasında boyacı olursun!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> keder dağıtmanın en ucuz yolu argo bizde!!! 'sen yokken ben buzdolabinin kapağını ayağımla kapattım' böyle dizesi olan şairi beğendim ben gördünmü nasıl farklıyız, bence adamı british museumda sergilemek lazım dünya durdukça! şu dizenin sahibi homosapiens işte budur diye, vallahi ciddiyim, çünkü sıradan ya da ev hali ya da kaygısız yalnızlığı veya zehirsiz kronik depresifliği, olağanüstü biçimde yansıtan şahane bir dize bu, bu durumu dünyada bundan daha iyi anlatacak bir dize yok, sanat algıdır! çok enteresan konu, bu adama hayran oldum ben.
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> tabi, orhan veli okumayalım ama, şu yukardaki adamın şiirini tam olarak oku!!! olağan olanın aslında olağanüstü olduğunu anladım, bir den aydınlandım
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> KOBAYLAR! Çünkü tüm dünyada medya, tekellerin, tröstlerin, kartellerin egemenliğinde sizi inşa edip, birer tasmalı maymun haline getiren, yüksek çözünürlü bir projedir. Ülkenizde gazeteler ilan dernekleridir, bir ilan ayağınıza ücretsiz gelip, ilgilenmeniz için yalvar yakar olunacak bir nesnedir! Ama onlar bunu alın terinizi paraya çevirme hünerini göstererek size satarlar! Okunmaya değer kaç gazeteniz var, izlenmeye değer kaç medya kuruluşu! En çok satan Zürriyet'in 4/3 ü ilan, demek siz ayı yogisiniz!.. Gizlenmiş bir kraldan fazla kralcı Curcuniyetiniz maskesini çıkardı ve Zürriyetleşti nihayet, bu çok sevindirici işte, çünkü maskeli Zorro rolüne kanmak, çok daha elem vericiydi bizler için! Televizyonları izlemeyin, gazeteleri okumayın, doğru ya da yanlış! bir Mümin gibi, tv lerinizi pencereden sokaklara fırlatın, hali hazırdaki gazete kağıtlarını taharet bezi olarak kullanın ve bir daha almayın!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Ne faydası olacak peki!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> İNSAN GİBİ ÖLECEKSİNİZ!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> BAŞKA DÜNYALAR!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Borges'in bir öyküsünde, asil bir İngiliz çocuğunu Kızılderililer kaçırıyor, aile yıllar sonra buluyor çocuğu, ağlaşarak, haykırarak sevinip sarılıyorlar. Ama kızcağız Kızılderililerin yaşamına o kadar alışmış ki, günden güne soluyor ve kimliğini kaybediyor. Aile kızı tekrar kızılderililere -kendi elleriyle- geri veriyor!..
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Çünkü kız dağlarda rüzgârı aradı, kaynaklardan su içti, ceylanlarla sevişti. Ne yazık ki törenlerde saatlerce duran, kapı arkalarında çiftleşen ve yıllarca birbirini görmezlikten gelen 'türün öbür bireylerine' alışamazdı!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> sesi serçe kuşunun cıvıltısı gibiydi, Helen pabuçlarını giydi ve Parisle ikaz dağlarını dolaşmaya çıktı.
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Eleştirinin eleştirisi var, daha dün robot heykeli yerine dinozoru koydurdu dinozorcular! Dinozor doğal hayatın kapitalist (animalcı!) hayvanıydı, ötekilerin tümünü yerdi, kendi gitti, sinek kaldı yadigar!!! Mina Urgan aydın olabilir, biz de onun gibi düşünüyorduk üstelik, İngiliz edebiyatından çeviri yapması da doğru, oranın hocası çünkü, ama Gezi'yi destekleyeceğine eminim. Mina'ya duyarsa bir sözüm var, Gezi tüm sözlerinin müsebbibi batı düşüncesinden kaynaklanan her şeyi doğrulayan, kapitalizme övgü kardeşim!!! öyle olmasa cnn değil kgb canlı yayın yapardı pezevenk!!! Sana desem ki demokrasi getireceğim diye şahlanan batı dünyadaki tüm savaşların müsebbibi, hemen karşı çıkardın!!! seni allah rahmet eylesin kardeşim, portakal, orda kal!!! Yani... bu ne yaman çelişki Mina! allah taksiratını affetsin!!! ayrıca İngilizceden çeviri yapacağına kendi küttabını üretip, kazara!!!! onlar seni çevirseydi Mina! enseni öperdim, bir daha gelirsen olacak!!! Neden, başkasının düşüncesiyle kaybolan eşeğini arayan toplumlar nalları dikerek anıra anıra geberip gitmişlerdir, tarih bubacın hep söylüyor! kültür alınmaz Mina! kültür alış verişi olur, öğrenemeden gittin! kalk da cevap ver şimdi!!! Ama sen hep aldın, ye orda şimdi aldığını!!! Boynundaki saman torbasıyla gurur duy!!! Batının tasmalı köpeği aydınların ülkesi, 193 ülke arasında her alanda 149. hala utanmıyorsunda laf mı geveliyorsun! Mazohist teyzem benim!!! Ordada sallayacak yer var mı!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Trans, hetero, eşcinsel, kısmi otistik, aidsli, dedesi geçmişte Ku Klux Klan liderlerinden olan, Şii ve peçeli, derste de peçesini açmayan (yani bu kendisinden talep edilmiyor ve ders içi iletişimimize mani olmuyor), Yahudi, Hristiyan, Sünni Müslüman, Ateist, Deist, Agnostik, mine etekli, yetimhanede büyümüş "fazla kilolu" olduğu için dışlandığını genelde hisseden, bir diğeri ise yetiştirme yurdundan kaçıp sokaklarda büyümüş Afro-Amerikalı, neredeyse her telden insan var pek çok etnik çevreden. Ekseriyet Felsefe ve Edebiyat bölümü öğrencileri, bazıları farklı okullarda öğretmenlik de yapıyor. Diğer tarafta Latin Amerikalı yol işçisi arkadaşlar ve dahası...
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> BAŞKA DÜNYALAR!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Borges'in bir öyküsünde, asil bir İngiliz çocuğunu Kızılderililer kaçırıyor, aile yıllar sonra buluyor çocuğu, ağlaşarak, haykırarak sevinip sarılıyorlar. Ama kızcağız Kızılderililerin yaşamına o kadar alışmış ki, günden güne soluyor ve kimliğini kaybediyor. Aile kızı tekrar kızılderililere -kendi elleriyle- geri veriyor!..
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Kimseden gay ve lezbiyenliğe övgü düzmesini, çağdaşlığın bunu gerektirdiğini söyleyip, beklemeyin, bunu normal görmesini de beklemeyin, bekleyeceğiniz şey, herkesin aidiyet duyduğu ortamda yaşamasına saygı duymalıyız, bu konuda güvence vermeliyiz. Yaşam bunu gerektirir, kızılderili gibi yaşamanın daha iyi olabileceği ya da bir İngiliz soylusu gibi yaşamanın mutluluk vereceği üzerine vaaz vermek değildir yaşam!..
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> ne diyor 4 üde peruk takma zorunluğu hissetmiş ama 4 ü bir araya mümkün değil getirilemez diyor ama 4 üde çoğunluğa karşı! mücadele etmişler. işte gay ve lezbiyen hallerde böyle, çoğunluğa karşı mücadele veriyorlar ama onlar çoğunluktan kendilerini normal görmelerini istememelidir. çünkü her zaman bir çoğunluk vardır! istenecek olan, yaşama saygıdır!! ha örnekteki 4 kadın, ha lezbiyenler, ha intiharın eşiğinde olanlar, ha sinir kriziyle kendini lapeye atanlar, toplum sizi hiç bir zaman normal görmeyecektir, beklenti sizin üzerinizde bir baskı olmamasıdır, bu istenmelidir. Senin anormalin benim normalim, senin normalin benim anormalimdir çünkü, değişkenlikle üstelik! Anormalliği kaldıralım demek barbarcadır, çünkü insanın kendini koruma içgüdüsü anormallikler üretmek zorundadır.
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Çünkü kız dağlarda rüzgârı aradı, kaynaklardan su içti, ceylanlarla sevişti. Ne yazık ki törenlerde saatlerce duran, kapı arkalarında çiftleşen ve yıllarca birbirini görmezlikten gelen 'türün öbür bireylerine' alışamazdı!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Ne keşfedilmesi be, newton kafasına elma düşmüş yer çekimini bulmuş, bu newton tam bir geri zekalı, o güne kadar kafasına elma düşen havvaya küfür mü etmiş, başımıza bela etti şu densizi diye!! bu derin adammış çetin altan'ın dediği gibi, güneş batınca dünyanın döndüğünü bulmayı akıl edememiş hayvanat! babası kabzımalmış demek ki başka bir şey düşünmemiş. bunların hepsi batı kültürünün içerdeki montofon ineklerine yutturmasıdır, da vinci den önce el cezeri nin çizimleri var, onlardan öğrendi da vinci, hepsi böyle, batı sinemayı filan keşfetmedi, tüm filmleri batının geri zeka ürünüdür, İran sineması, tarkovski, hatta bir susuz yaz çekecek kadar aklı yoktur batının, doğu spritüel ruha sahip olağanüstü düşlerin kurulduğu, tanrının çocuklarının cirit attığı bir dünyadır. binbir gece masallarının 16 cildini birden okumayan hiç bir öküz, herşeyin doğudan yükselen bir düş, bir rüya olduğunu anlayamaz, okuyun öğrenin hayvanlar!!! batının silahını elinden alın, kan içici kadehini kırın, köpeğe döner!!! hoşt bile demezsiniz munis bir köpeğe!!! o zaman Gezi'k köpekleri kıçına sürecek parfüm bulamaz ama, acıklı bir hikaye be!!! haaaaa binbir gece masallarını bizim tasmalı piçlerimiz ingilizce den çevirmiş, öbür dünyaya yalnız bu utançla gideceğim, tanrıyla hesaplaşmaktan korkmuyorum, görüşeceğiz!!! O bana günahlarımı sayacak, ben ona hatalarını söyleyeceğim!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> vallahi voyvodası olacak Hughes denen pezevenk tarafından intiharına göz yumulan, sylvia plath'dan başka şairde yok, gebertilen!!! roza lüksemburg tan başka pratisyen ideologday ok, bilim insanı hiç yok, einstein karısının buluşlarını çaldı dedikodusu var!!! rodin denen köpeğin, claudel'i 27 yıl akıl hastanesine kapatılmasına neden olduğu var!!! Kim ki batıda kadın özgürdür diyor O anadan babadan satılık piçi burada atışırken görmek istiyorum
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Ne keşfedilmesi be, newton kafasına elma düşmüş yer çekimini bulmuş, bu newton tam bir geri zekalı, o güne kadar kafasına elma düşen havvaya küfür mü etmiş, başımıza bela etti şu densizi diye!! bu derin adammış çetin altan'ın dediği gibi, güneş batınca dünyanın döndüğünü bulmayı akıl edememiş hayvanat! babası kabzımalmış demek ki başka bir şey düşünmemiş. bunların hepsi batı kültürünün içerdeki montofon ineklerine yutturmasıdır, da vinci den önce el cezeri nin çizimleri var, onlardan öğrendi da vinci, hepsi böyle, batı sinemayı filan keşfetmedi, tüm filmleri batının geri zeka ürünüdür, İran sineması, tarkovski, hatta bir susuz yaz çekecek kadar aklı yoktur batının, doğu spritüel ruha sahip olağanüstü düşlerin kurulduğu, tanrının çocuklarının cirit attığı bir dünyadır. binbir gece masallarının 16 cildini birden okumayan hiç bir öküz, herşeyin doğudan yükselen bir düş, bir rüya olduğunu anlayamaz, okuyun öğrenin hayvanlar!!! batının silahını elinden alın, kan içici kadehini kırın, köpeğe döner!!! hoşt bile demezsiniz munis bir köpeğe!!! o zaman Gezi'k köpekleri kıçına sürecek parfüm bulamaz ama, acıklı bir hikaye be!!! haaaaa binbir gece masallarını bizim tasmalı piçlerimiz ingilizce den çevirmiş, öbür dünyaya yalnız bu utançla gideceğim, tanrıyla hesaplaşmaktan korkmuyorum, görüşeceğiz!!! O bana günahlarımı sayacak, ben ona hatalarını söyleyeceğim!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Beğen · Yanıtla · 5 saat · Düzenlendi
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> .
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Kutluğ Ataman’ın bir diğer çalışması Peruk Takan Kadınlar’da da ilişkisellik söz konusu. Video çalışması olan Peruk Takan Kadınlar, 12 Eylül yıllarında özgürlüğünü korumak için peruk takan Hostes Leyla’nın, okuldan atılmamak için peruk takan türbanlı öğrencinin, yaşamını sürdürebilmek için peruk takan travesti Demet Demir’in, kemoterapi tedavisinden sonra kendisini iyi hissetmek için peruk takan gazeteci Nevval Sevindi’nin hikayelerini anlatıyor. Kutluğ Ataman’ın ifadesiyle “Aynı odada tutulamayacak” bu dört kadın, her şeyden önce çoğunluğa karşı bir mücadele veriyorlar ya da vermişler.
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> .
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Ulus Fatih ne diyor 4 üde peruk takma zorunluğu hissetmiş ama 4 ü bir araya mümkün değil getirilemez diyor ama 4 üde çoğunluğa karşı! mücadele etmişler. işte gay ve lezbiyen hallrde böyle, çoğunluğa krşı mücadele veriyorlar ama onlar çoğunluktan kendilerini normal görmelerini istememelidir. çünkü her zaman bir çoğunluk vardır! istenecek olan, yaşama saygıdır!! ha örnekteki 4 kadın, ha lezbiyeler, ha intiharın eşiğinde olanlar, ha sinir kriziyle kendini lapeye atanlar, toplum sizi hiç bir zaman normal görmeyecektir, beklenti sizin üzerinde bir baskı olmamsıdır, bu istenmelidir.
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> köyde mavi gözlüyle alay edilir, çünkü azınlık, kısa boyluyla okulda alay edilir eh azınlık, şişmanla öyle, toplumdan bunları normal görmesini istesekte kendine başka anormallikler yaratacaktır. Traktör olduğu halde, hala öküzle çift süren adamın ne acımasızca dışlanıp aşağılandığını ben bilirim. Anormallik mutlak bir üretimdir. Komünizm gelsin istiyorum demeye benzer bu normallik istemi, oysa komünizmden önce toplumun bu görüşün varlığını ve ileri sürülebilirliğini kabul etmesi gerekir, o iyi olduğundan değil, kabullenme kapasitesini genişletmek bir şeyi anormallikten çıkarmaz, sadece hoş görüyü artırır, oysa bunu normal karşıla demek, kırılma noktası olabileceği için sorunu çözümsüzlüğe ve hatta çatışmaya götürebilir. sorun toplumun anlaşılabilirlik düzeyine indirgenmelidir o kadar.
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Eleştirinin eleştirisi var, daha dün robot heykeli yerine dinozoru koydurdu dinozorcular! Dinozor doğal hayatın kapitalist (animalcı!) hayvanıydı, ötekilerin tümünü yerdi, kendi gitti, sinek kaldı yadigar!!! Mina Urgan aydın olabilir, biz de onun gibi düşünüyorduk üstelik, İngiliz edebiyatından çeviri yapması da doğru, oranın hocası çünkü, ama Gezi'yi destekleyeceğine eminim. Mina'ya duyarsa bir sözüm var, Gezi tüm sözlerinin müsebbibi batı düşüncesinden kaynaklanan her şeyi doğrulayan, kapitalizme övgü kardeşim!!! öyle olmasa cnn değil kgb canlı yayın yapardı pezevenk!!! Sana desem ki demokrasi getireceğim diye şahlanan batı dünyadaki tüm savaşların müsebbibi, hemen karşı çıkardın!!! seni allah rahmet eylesin kardeşim, portakal, orda kal!!! Yani... bu ne yaman çelişki Mina! allah taksiratını affetsin!!! ayrıca İngilizceden çeviri yapacağına kendi küttabını üretip, kazara!!!! onlar seni çevirseydi Mina! enseni öperdim, bir daha gelirsen olacak!!! Neden, başkasının düşüncesiyle kaybolan eşeğini arayan toplumlar nalları dikerek anıra anıra geberip gitmişlerdir, tarih bubacın hep söylüyor! kültür alınmaz Mina! kültür alış verişi olur, öğrenemeden gittin! kalk da cevap ver şimdi!!! Ama sen hep aldın, ye orda şimdi aldığını!!! Boynundaki saman torbasıyla gurur duy!!! Batının tasmalı köpeği aydınların ülkesi, 193 ülke arasında her alanda 149. hala utanmıyorsunda laf mı geveliyorsun! Mazohist teyzem benim!!! Ordada sallayacak yer var mı!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Çalışmak zorunda olmayan hayvanların âleminde tabu bulunmaz; ölüm ve cinsellik üzerinde, arzular ve duyular üzerinde sınır yoktur. Çalışma olmayınca, meşakkat de yoktur, zorunluluk da yoktur. Bu âlem yıldırıcı ve bıktırıcı değildir; tam aksine büyülüdür. İşte bu nedenlerle, insanlar, şenliklerde hayvansılığın vahşetine döner, ona sığınırlar. İnsanın hayvan kılığına girmesi bir ihlal hareketidir. Ve tabuları ihlal etmenin uyandırdığı duygular, sarhoşluk verir, şiddet uyandırır. Tabuları ihlal ederek insanlar pratik aklı reddederken, doğalarındaki hayvansılığı yüceltirler. Hayvanları kutsarlar. Baştan beri, antik Mısır ve Yunan’da olduğu gibi onları tanrılaştırırlar. Ayrıca kendini hayvan kılığında resmederek insan, “kalın kafalı sağduyuya” ve kendisini olduğu gibi tasvir eden “natüralist” tasvirlere de meydan okur.
>>>>>>>>>>>>> Flaman kanallarında yüzen deliler teknesi ve Brueghel'in körler resmi
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> resim özelliği taşımıyor, sarsıcı değil, tam aksi gerçeği, basit biçimde sürrealize etmeyi amaçlıyor, resim biçim değil, renk demek! renkler hiç düşsel değil, bildiğimiz şeyler
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> şöyle bir oyun olsa
>>>>>>>>>>>>> karanlıkta seyirici 5 dakikaya yakın beklese
>>>>>>>>>>>>> sadece derinden biraz ürperten çok hafifi ama bir müzük gelse
>>>>>>>>>>>>> sonra kör bir ışık belirse
>>>>>>>>>>>>> görünürlüğü 5 dakika kadar sürse
>>>>>>>>>>>>> nokta gibi ama
>>>>>>>>>>>>> giderek büyüyen ve aşırı parlak olmaya doğru giden bir ışık
>>>>>>>>>>>>> sonra yükselen ürkütücü müzik sesinde ışıkta kimse kimseyi göremez hale gelse
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> oooook kuvvetli bir ışık kar körlüğü gibi tüm tiyatroyu kaplasa ve bu an yaşanır yaşamaz nüklleer bomba gibi bir şey patlasa ürkünç ve korkunç bir bomba sesi!
>>>>>>>>>>>>> bildiğimiz ışıklar yansa ve toplam 10 dakikada 10 dolarlarını alsak izleyivcinin!!!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Bataille'ın bir Katolik rahibi olmayı bırakarak edebiyatla uğraşmaya başlamasının ardından yazdığı ilk romanı, Gözün Hikâyesi (1928). Takma adla yazıyor: Lord Auch, yani Lord Bok-Çukuru. Bu romanın son sahnelerinden birinde, Simone, arenada yeni öldürülmüş olan bir boğanın hayalarını bacak arasına sokuyor. Bir sonraki sahnede de, arkadaşına öldürttüğü bir rahibin o anda sökülen kan içindeki bir gözünü içine alıyor. Aynı zamanda rahibin penisinin üzerine oturuyor ve idrarını yapıyor. Bir başka Bataille romanı olan Göğün Mavisi'nde (1935-36) Tropmann, annesinin cesedi karşısında şehvete kapılır. (Bu hadisenin bizzat Bataille'ın da başından geçtiğini biliyoruz.) Mezar çukurlarında sevişir, topraklara bulana bulana."Kasabın, bir domuzun boğazına açtığı delikten fışkıran kan kabarcıklarını" hayal eder. Romanın diğer kahramanı Dirty, adının da ima ettiği gibi kirli ve hastalıklıdır; sürekli ifrazat içindedir. "Aynalar" genelevinde çalışan Madame Edwarda (1941) Tanrı olduğunu sanır ve hep ölüm derecesinde cinsel haz atakları yaşar. Bataille'ın ölümünden sonra yayınlanan (1966) Annem romanının finalinde ise Pierre, tam ensest ânında ölen annesiyle bir tür nekrofili (ya da tanotafili) yaşar. Ölü Adam da (1967) nekrofili üzerine kuruludur; cinsel organlardan taşan kokular ve sıvılar, idrar ve kusmuk tiksindirir mi, kışkırtır mı bilinmez. Rahip C'deki (1950) kasapta, ayaklarından asılı olan yeni kesilmiş iki kuzudan kan damlamaktadır ve satırın yanı başındaki beyinler saldırgan bir çıplaklık hissi verir.
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> İşte Bataille edebiyatını kuşatan bütün bu ifrat, ifrazat, pislik, iğrençlik, sapıklık vs. yazar nezdinde kutsallığı, hatta tanrısallığı çağrıştırır, tarih-öncesi ayinleri çağrıştırır. Bir özgürlük felsefesi oluşturur. Sanatın hakikatini ifade eder.
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Eleştirinin eleştirisi var, daha dün robot heykeli yerine dinozoru koydurdu dinozorcular! Dinozor doğal hayatın kapitalist (animalcı!) hayvanıydı, ötekilerin tümünü yerdi, kendi gitti, sinek kaldı yadigar!!! Mina Urgan aydın olabilir, biz de onun gibi düşünüyorduk üstelik, İngiliz edebiyatından çeviri yapması da doğru, oranın hocası çünkü, ama Gezi'yi destekleyeceğine eminim. Mina'ya duyarsa bir sözüm var, Gezi tüm sözlerinin müsebbibi batı düşüncesinden kaynaklanan her şeyi doğrulayan, kapitalizme övgü kardeşim!!! Bu ne yaman çelişki Mina! allah taksiratını affetsin!!! ayrıca İngilizceden çeviri yapacağına kendi küttabını üretip, kazara!!!! onlar seni çevirseydi Mina! enseni öperdim, bir daha gelirsen olacak!!! Neden, başkasının düşüncesiyle kaybolan eşeğini arayan toplumlar nalları dikerek anıra anıra geberip gitmişlerdir, tarih bubacın hep söylüyor! kültür alınmaz Mina! kültür alış verişi olur, öğrenemeden gittin! kalk da cevap ver şimdi!!! Ama sen hep aldın, ye orda şimdi aldığını!!! Boynundaki saman torbasıyla gurur duy!!! Batının tasmalı köpeği aydınların ülkesi, 193 ülke arasında her alanda 149. hala utanmıyorsunda laf mı geveliyorsun! Mazohist teyzem benim!!! Ordada sallayacak yer var mı!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> GÜNÜN HABERİ!
>>>>>>>>>>>>> Pakistan'da aldatmaya ve tecavüze yönelik cinayetlerden etkilenen Mucibur Hüsam, karısına gerdanlık görünümünde kamera taktırdı. Avukatının İnsan hakları mahkemesine baş vurmasıyla, eşine de kamera takılması gerektiğini savunan kadın, mahkemeden, Pakistan yasaları gereğince bunun zorunlu olamayacağını ama eşinin rızası olduğu takdirde yapabileceği cevabını aldı. Mucibur Hüsam ise görüntüleri cep telefonuyla bütün gün izlediğini söyleyerek, benim için küçük ama insanlık için büyük bir adım dedi.
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> 'Tanrı öbür dünyada günahlarımı sayacak, bende ona hatalarını söyleyeceğim, o beni cehenneme yollayacak, bende onun kafasına ikircik sokacağım!..'
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Barbar ve sömürgeci batı, bütün dünyaya direniş işareti olarak benimsetti!
>>>>>>>>>>>>> Dikenli tellerle çevrili hapishane demek, dört duvar demek, içinizden çıkmayın demek!!!
>>>>>>>>>>>>> Siz el öpmenin, direniş, başkaldırma simgesi olduğunu gördünüz mü!
>>>>>>>>>>>>> Başkaldırma ya Che'nin yıldızıdır, uzak ve sonsuz özgürlüğü arar gibi! ya da bir zafer işareti veya buğday başağıdır!
>>>>>>>>>>>>> Ahlaksız Gezi'k sürülerinin, 'NEGATİF MOTİVASYON' uyarınca aslında dünyamız iyidir, yani iyisi kilin, iyisi üzümün ideolojisinin köpekleri olduğunu öğrenin!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Bu işareti kullananlar, batıya biat eden apışara özgürlüğüyle kafa bulan, ezilenle, öksüzle, çaresizle zerre kadar ilgilenmeyen bir küçük burjuva sünepelerinin maskeli Zorro işaretidir. Görüldüğü yerde ezilmelidir.
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Gerçek aydın ve ezilenlerden yana olanlar, dikenli telleri paramparça etmeli, Gezi'k gibi çürük merdiven basamağını alacaya boyayıp, çağdaşlık taslayan, kolaycı piç sürülerinin, ayy bana saldırıyorlar narasıyla halkı uyutan, nicelik soytarısı, temelleri hiç bir zaman sarsmayan, değişmeye kökünden karşı ve halkı esrar içmişçesine uyutan bu hayasız köpekleri temizlemelidir.
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Onlar işbirlikçi, hain, satılmış ve uçkurundan!!! bağlanmış Truva Atları olup hayasızlıklarıyla tanrı bile baş edemiyor!!! iz baş edin ve bu satılmış köpekleri, Hilton Devir-i-mcileri'ni süpürün!!! Gün o gündür
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> TOPLUM!
>>>>>>>>>>>>> Bizim toplumumuzda kahkaha atmak bile ayıp diyor!
>>>>>>>>>>>>> Birincisi, topluma belli konular servis ediliyor, kahkaha atılmasının ayıp olduğu, tecavüz toplumu olduğumuz, aşık olmanın kabahat olduğu vs vs.
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Felsefe tartışan yok, üniversite sayısı dert değil, tüketim toplumu, fason ülke, kaynakları dışardan edinen vs vs.
>>>>>>>>>>>>> Oysa hepsi birbirine bağlı, gelir dağılımında korkunç arazlar yaşayan bir toplumda tecavüz -varsa eğer- ben abartılı olduğunu düşünüyorum, çünkü kimse Fransa'da gelir vergisi % 75 demiyor, holding ve medyanın sömürge ülke olmamızın asal nedeni olduğunu söylemiyor, sendikaların şark zihniyetli, patron yanlısı, hababamcı tüzel kişilikler! olduğunu belirtmiyor. Bunlar gündeme gelmiyor. gelse de kuyruklu yıldız gibi bir daha 2115 de geliyor!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Varsa yoksa, tecavüz, lgbt, beni .........., bıçakladılar, peki nedeni ne, ucu fasonist holdinglere, tüketim toplumu olmaya, gelir dağılımına kazıktan bağlı meseleler, medya sopanın ucunu gösteriyor, ileri gidersen, ya bir kaset, ya bir komplo ya da elbirliğiyle infaz, alternatifi bol gayya kuyuları Singsing hapishaneleri!! aaaaaaa bu herif çocukken anasıyla yatmış!!! Anladınız değil mi, eğer tecavüz yoksa da yaratırlar sevgili köpekler!!! Vaziyet bunu zorunlu kılıyor!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Ben İtalya'da kilise çanına benzer bir kahkaha sesi duymadım, on gün boyunca, Yunanistan ve Bulgaristan'da duymadım, yakında seyrüsefer olacağım, duyarsam mutlaka yazacağım söz!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Ama bizim medya sülünlerine bakın, sadece kahkaha atıyorlar, yapay, inandırıcılıktan yoksun ve hayasızca, ahlaksızca, neden, yahu kahkahanın sahte olduğunu hamam böceği bile anlar, bu durumda nasıl alerji duymazsınız, insansınız sonuçta, bir şeyler düşünürsünüz!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Sesli kahkaha, özellikle yapay olanı, şarkın tüm medya, sinema ve tiyatro ya da görsel sanatçılarının olmazsa olmazıdır!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Toplumu gütmek şarkın tüm insanlarının özelliğidir, mutlu olun aşklarım, kahkahayı koy verin, patlatın yanaklarınızı!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Erkek kadın, yapay kahkaha makinası, hiç bir değer üretmeyen, hiç bir ciddi yararı olmayan köpek sürüleri...
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Batı bunu bulduğu için gümrüklerde bunların donlarını arıyor, şaraplarını turun gariplerine pay yapıp geçiriyorlar, ardından alabildiğine yapay, ömründe hiç orgazm yaşamamış, tatmin olmamış bir insanın, ezik kulakları tırmalayan, benmerkezci aşağılık kompleksi apış aralarına dek yayılan bir mahlukun çınlayan sesi!!! Kadın erkek, çoluk çocuk fark etmez! Ezilmenin, ciddiye alınmamanın gizemli senfonisi, bu yaranın başkalarına da bulaştırılarak yaygınlaşmasının goygoycu zanileri!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Yazık dert ettikleri şeye bak, aşık olmak suçmuş, mutlu görünmek kabahatmiş, kahkaha cürümmüş, daha neler!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Kardeşler siz toplumu gütmeye çalışan, uzaktan kumandalı zavallı robotlarsınız, işiniz zor, toz içmek sizde, apış arasına parfüm sürmek sizde, yalan dünya sizde, malzeme olmanın mekanik depresifliği, acıların, aşağılanmanın muhteşem mahluku olmak sizde...
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Evet toplumu güdüyorsunuz, ama yüzyıllarca güdülmeye alışmış bir toplumun, köleliğin tohumları olup, güdülmekten gütmeye evrilmek, korkunç arazlar çıkarıyor ortaya, en iyisi biraz daha güdülün demiyorum, ara durakta bekleyin, gütmek için hazırlanın ve hiç olmazsa rezil rüsva olmayın!!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Kahkahayla, kıvırmakla, kumbaraya para atmakla, şenşaklaban olmakla dünya asla dönmez!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Ne keşfedilmesi be, newton kafasına elma düşmüş yer çekimini bulmuş, bu newton tam bir geri zekalı, o güne kadar kafasına elma düşen havvaya küfür mü etmiş, başımıza bela etti şu densizi diye!! bu derin adammış çetin altan'ın dediği gibi, güneş batınca dünyanın döndüğünü bulmayı akıl edememiş hayvanat! babası kabzımalmış demek ki başka bir şey düşünmemiş. bunların hepsi batı kültürünün içerdeki montofon ineklerine yutturmasıdır, da vinci den önce el cezeri nin çizimleri var, onlardan öğrendi da vinci, hepsi böyle, batı sinemayı filan keşfetmedi, tüm filmleri batının geri zeka ürünüdür, İran sineması, tarkovski, hatta bir susuz yaz çekecek kadar aklı yoktur batının, doğu spritüel ruha sahip olağanüstü düşlerin kurulduğu, tanrının çocuklarının cirit attığı bir dünyadır. binbir gece masallarının 16 cildini birden okumayan hiç bir öküz, herşeyin doğudan yükselen bir düş, bir rüya olduğunu anlayamaz, okuyun öğrenin hayvanlar!!! batının silahını elinden alın, kan içici kadehini kırın, köpeğe döner!!! hoşt bile demezsiniz munis bir köpeğe!!! o zaman Gezi'k köpekleri kıçına sürecek parfüm bulamaz ama, acıklı bir hikaye be!!! haaaaa binbir gece masallarını bizim tasmalı piçlerimiz ingilizce den çevirmiş, öbür dünyaya yalnız bu utançla gideceğim, tanrıyla hesaplaşmaktan korkmuyorum, görüşeceğiz!!! O bana günahlarımı sayacak, ben ona hatalarını söyleyeceğim!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Doğunun hayal gücü, O kadar sınırsızdır ki, kendi yazdığı Bin bir gece masallarını, BATI'dan çevirir!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> DOĞULU KARDEŞLERİM!
>>>>>>>>>>>>> Halıyı uçurdunuz, arabayı da uçurun da, gezi'klere, batının tasmalı köpeklerine bir ders verin!..
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> İSKOÇYA KRALİÇESİ MARY STUART
>>>>>>>>>>>>> bağımsızlığa soyununca, İngiliz krallığı onun derisini soydu!
>>>>>>>>>>>>> Doğuda böyle bir olay hiç bir zaman olmadı!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> MAUPASSANT ANLAŞILMAMIŞ!!!
>>>>>>>>>>>>> Balzac ve Flaubert'i sevmiş toplumumuz! Çok normal, edebiyatta biri ne kadar çok seviliyorsa değeri o kadar düşer!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Orhan Pamukşeker mesela çok sattı! Fason burjuvazinin şaklabanlığına soyundu nobeli kaptı, şimdi kaç satıyor bakın, 2,5, edebiyatta bir iyi satmaz, bir de kötü! Bu garibimiz Amerika da aldı soluğu, yarın gelecek ben bu amerikanın ........ diyecek!!! Çünkü foyası ortaya çıktı, daha şimdiden cihangir den evine doğru sarsak nuri nin yelkenli gemisi gibi yürüyor!! Söylemesi ayıp, kamburu bir iniyor, bir çıkıyor, neden, yazdıklarının toplamı bir satır etmiyor Orhan!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Her kafaya şapka çok satar ama!
>>>>>>>>>>>>> Nazım iyi, satmaz, bakmayın onu apış arası parfümlü insanların sevdiğine, iş sıkıya gelince gazetesinin ortasına fotoğrafını basar ve tükürün der! (Bu olay gerçek, öğrenin de neden uyuyan kariler olduğunuzu anlayın!!!)
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Selim bir İleri iki geri diye bir yazarımız var, Flaubert için toplumun üst katlarındaki parlayışı çabuk sönüyor diyor, bu söz kendini ele veriyor diyor ki Nuri, pardon Selim adam yerine konmanız için toplumun üst katlarında el üstünde tutulmanız gerekir, nereye kadar, nalları dikene kadar!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Çöp tenekeleri yaşarken blodimeriyle ağzını şapırdatan, sikkoç visikisiyle genizini çalkalayan pezevenk sürüleriyle dolu, sonra ne oldu, çöplükte cesedi bulundu mahdumlarının, neden, e kullanma süresi doldu piçinizin!
>>>>>>>>>>>>> Kendini adam sandı, sonra lağımda bulundu fotoğrafları!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Sonuç şu, kimin ne olduğunu Allah-ü Teala bilir, kaderci bir laf değil bu, kavatlar neden anlar ki zaten, bu kimin ne olduğu bilinemez demenin pembe ve sıcak tercümesi, kimin ne olduğunu ananın .......bilir desek daha mı iyi!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> sana bir şey anlatacağım bizim dostluğumuz buna müsaade eder, sen ki oralarda ilim yapıyorsun, sorunların olabilir, sorunu olan insan, insandır. yukardaki yazıyı feysde gördüm arkadaş paylaşmış, okudum aklıma geldi şunu Meryem e anlatayım dedim, korou diye bir öyküde kısaç değindim. isminide vereyim kahrmanların, jale diye bir arkadaşım vardı 30 yıl önce, çok beğenirdim neyse -tanrı nasip etti!- arkadaş olduk, bence çılgın değil olağan biriydi, çılgınlık yaşamın içinde aslında olağandır ama yazıya dökünce ya da kulaktan kulağa geçince çılgınlık gibi gelir,
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> jale o yaşta aslında herkeste görüleceği üzere biraz sekse yakınlık duyardı -böyle diyeyim- kızkardeşi evlendiği gece metan gazından banyoda zehirlenip ölmüş ne yazık ki, onun mezarını ziyarete gittik, karaca Ahmet te, kızıda vardı, burası senin şok geçirebileceğin an, ama emin ol orada aleladeydi herşey, mezarlık bekçisi bizden biraz huylandı ama 3 kişiyz diye olağanüstülük bulmadı sanırım, jale, lale nin mezarı başında ağladı diye hatırlıyorum, kız deli dolu sağı solu geziyor, hafifi çukur bir yerdeyiz, jale inanki benden -benyazıda uçukluk taslamaya çalışırım, aleladeyim hayatta- çok daha değil fersah fersah fütursuz biri, orada sevişmek istediğini anladım, ve mezarın yanında hafif çukur bir başka mezarın yanında açıkça seviştik, hiç bir telaşa kapılmadan, bunu asıl anlatmak isteyişimin nedeni, insan ruhuyla ilgili bu olaya dayanarak bir perspektif katkısı olabilir diyorum yoksa neden dinleriz başkalarını,
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> jaleye biraz hayrandım, sonunu merak edersin belki, beni bırakıp gitti o, ama daha karmaşık anlatabilir karşı taraf nedenleri, çünkü bırakıp gitti demek onmu suçalmak! onu dinlesek kimbilir ne der! başaka bir anımıda anlatayım onunlai fethi paşa korusuna giderdik sık sık, ben çok severim kır havasını, denizi sevmem ben, oradada seviştik bir gün, bunu anlatmamı sıradan sanma ama, sebebi var, orda mavi önlüklü bir işçinin alenen -biz aleneniz, jale alenen yapar insanı- biiz gözetlediğine şahit oldum, ben ogün ruhsal çaıdan hala neden bir faciayla karşılaşmadığımıza şaşrım çünkü, gazetelere göre bu sahnenin cinayetle bitmesi gerekirdi, jale görmedi bence adamı, sakin olarak uzaklaşmıştık biz oradan
>>>>>>>>>>>>> Beğen · Yanıtla · 23 saat
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Kaldır
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Ulus Fatih olayın tanığı benim yani, oldu olacak frenim gene tutmasın! bunu anlatmam fazlalık artık, beni, affet, bir gün avukat nalan a misafir olduk, çocuğu var, jale çok esnek insan ilişkilerinde -kadın olarak suçlama değil bu, doğası öyle, bende biraz esneğimdir.- çocuk onun odasına girdi, herkes ayrı yatıyor kapılar açık -anladın- sinirlendim ve gece yarısı yola düştük, müfettiş bir arkadaşın evine geldik, iskenderpaşadan fatih e yani, yattık onun evinde ama biz jaleyleyiz, tabi olağan olan olacak, baktım müfettiş tepemizde karanlıkta jale görmüyor, onu uyardım gitti, ama şunu söylim, olay komik, trajik ve dramatik tabi, arkadaşın bir anlamda sınırları geçiyor, jale bu işlerden tınmayan biri, ben aslında tutucu ve jale gibi bir etnoğrafik farklılığa tahammül etmekle başetme noktasında ve hadi zamanın kazandırdığı hazzı yaşama noktasında savruluyorum üçgen içinde, sonuç şu bence, jale nin fütursuzluğu ve yetişme tarzı beni aşıyordu, ben düşlerimin gücüyle onun beğenisini kazanıyordum veya onun kapısını belkşde o sıra ben çalmıştım belli olmaz, periyodun azizliği, neyse Jaleye ayak uyduramayacağımı hissediyordum ben, beni bırakıp gitti dedim ya, aslında gitmesi için kapı gizlice açık bırakılıyordur belkide ama bir avantajı var bu görüşümün, ruhani safhada olması, inkara el veriyor, oysa jale gitmedim diyemez!!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Beğen · Yanıtla · 23 saat
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> oldu olacak bu erotik paparazzinin son öyküsünü aktarayım, içler acısı ve beni rezil rüsva edecek bir şey, Kadıköy modada o zaman jale nin dergide çıkardığımız kapısını çaldım, açmaması imkansız, açmadı, İlyas salman la tanıştık oda geliyordu, jale imansız ya! şüphelendim ve beynim ikisinin orada olduğuna dair gözlerimin önünde kıvılcımlar çakan bir dünyanın içine soktu beni, kapılar kapalı, duvarlar sağlam ama benim tek gördüğüm beni çılgına ve kızıl alevlerin patladığı bombalarla yüklü dünyaların içine sokan beyintasımdı!!! 4-4,5 saat merdivenlerde bekledim, hiç kimse çıkmadı, kimseler yoktu, önümden ne biri geçti, ne bir zil çaldı, ne yoğurtçu geldi, şüphelerimi dağıtamadan kapıdan çıktım ve o zamanlar zburnunda olan evimin yolunu tuttum benim için hala o gün karanlıktır. sırrını çözemedim. ama şunu söylim insan gerçekten sanrıyı gerçek sanabiliyor, bu noktada gerçeğin ona uymasının hiç bir önemi yok, çünkü sen sanrının esirisin. dolayısıyla bir çok ilişkinin kopması, ahmakça cinayetler, korkunç suçlamalar inanki insanın gözünün önünde hayaller görmesinden, beyin duruyor, algı bozuluyor ve şüphelerin gözünün önünde resmen canlanıyor. ben utanmasam evet gördüm onlar oradaydı diyecek kadar çıldırmıştım. sen çok iyi anlarsın Meryem vallahi insanlık tarihi, inanki ne barışı sağlayabilir, ne savaşlar bitebilir. insan öyle bir yaratık ki, gerçekten kopabiliyor, komşun evine giriyor ve seni öldürmeye gelebiliyor. öyleyse sonsuza dek cehennem bekçileriyiz biz. arda cenneti düşleyebilen.
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Tanrı beni en yüce ve en şehvetli ölümle ödüllendirdi.
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Heinrich von Kleist
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Bataille'ın bir Katolik rahibi olmayı bırakarak edebiyatla uğraşmaya başlamasının ardından yazdığı ilk romanı, Gözün Hikâyesi (1928). Takma adla yazıyor: Lord Auch, yani Lord Bok-Çukuru. Bu romanın son sahnelerinden birinde, Simone, arenada yeni öldürülmüş olan bir boğanın hayalarını bacak arasına sokuyor. Bir sonraki sahnede de, arkadaşına öldürttüğü bir rahibin o anda sökülen kan içindeki bir gözünü içine alıyor. Aynı zamanda rahibin penisinin üzerine oturuyor ve idrarını yapıyor. Bir başka Bataille romanı olan Göğün Mavisi'nde (1935-36) Tropmann, annesinin cesedi karşısında şehvete kapılır. (Bu hadisenin bizzat Bataille'ın da başından geçtiğini biliyoruz.) Mezar çukurlarında sevişir, topraklara bulana bulana."Kasabın, bir domuzun boğazına açtığı delikten fışkıran kan kabarcıklarını" hayal eder. Romanın diğer kahramanı Dirty, adının da ima ettiği gibi kirli ve hastalıklıdır; sürekli ifrazat içindedir. "Aynalar" genelevinde çalışan Madame Edwarda (1941) Tanrı olduğunu sanır ve hep ölüm derecesinde cinsel haz atakları yaşar. Bataille'ın ölümünden sonra yayınlanan (1966) Annem romanının finalinde ise Pierre, tam ensest ânında ölen annesiyle bir tür nekrofili (ya da tanotafili) yaşar. Ölü Adam da (1967) nekrofili üzerine kuruludur; cinsel organlardan taşan kokular ve sıvılar, idrar ve kusmuk tiksindirir mi, kışkırtır mı bilinmez. Rahip C'deki (1950) kasapta, ayaklarından asılı olan yeni kesilmiş iki kuzudan kan damlamaktadır ve satırın yanı başındaki beyinler saldırgan bir çıplaklık hissi verir.
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> İşte Bataille edebiyatını kuşatan bütün bu ifrat, ifrazat, pislik, iğrençlik, sapıklık vs. yazar nezdinde kutsallığı, hatta tanrısallığı çağrıştırır, tarih-öncesi ayinleri çağrıştırır. Bir özgürlük felsefesi oluşturur. Sanatın hakikatini ifade eder.
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> senin göz kapaklarını elimle açar içini dudaklarımla öperim. hırsımı alamam saçlarını bir ot gibi yerim. dudaklarını kemiririm. boğazının damarlarını bir ırmak suyu gibi içerim. ellerin bir pençedir onlarla sevişirim. gövden evimdir, güneş açtıkça çıkar, yağmur yağdıkça girerim, bacakların dünya tapınağımın heykelleridir, her pazar günü tapınağa gelirim sarılırım, severim, dilim çözülür bir şeyler söyler,
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Öğretmen sömürge okullarının programına paralel bir anlayış sergiliyor. Yani kraldan fazla kralcı oluyor, çocuklar penis başlı binalarda yaşayan erkek egemen toplum, kadın eşya statüsünde diyor bizim için! Güzel, Osmanlıdan beri bunu yazdık, elimize ne geçti. Geçen şu; BATININ TASMALI KÖPEKLİĞİ!!! sömürgesi ve kölesi olmak, ne zaman kurtulacağız peki, hiç bir zaman, it ürecek, kervan yürüyecek, Hebdocular,İslamı karalayacak, 6 milyon Iraklı ölecek, Haçlılar dünyaya yayılacak, demokrasi gelecek!!!
>>>>>>>>>>>>> Bu kraldan fazla kralcı öğretmen Melike'nin görevine kim son veriyor, Sion'ist mekanizma, artık biliyor ki, bu penisin alternatifi, genelevler açmak, GEZİ'K piçlerini sokağa salıp, medeniyetin şahikası, mankenlerin apış aralarına sıkıştırdığı dolarların kavgasını yaptığı HİLTON'da pansuman yaptırmak. Allahım varsan bu kafirlere börülce kadar beyin ver!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Bu sorun toplumu aşağılamayı adet edinmiş, batının sömürge okullarının piç sürülerinin çığlığıyla çözülmüyor, ayrıca bu Fransız okulunun piçleri daha dün Gaziantep'te çarşaf niteledikleri kadınlara saldıran aşağılık Frenk ırkının ahfadı, bunlar mı kadın haklarına saygılı, Lady Diana Fransız topraklarında Mary Stuart gibi nalları dikti, kaç Camille Claudel'i var doğunun, her gün paylaştığınız tasmalı köpekler! demek ki kadın öldürmek sınır tanımıyormuş, bu dünyanın sorunu, batı doğuya göre kadını daha fazla nesneleştirmiyor diyebilen her pezevenk insanı tanımak isterim, kadın batıda daha fazla aşağılanıyor, reklam malzemesi, ambalaj, hediye paketi, pornografik ve gecelik mezedir. Doğu henüz o kadar metalaşıp, uygarlaşamadı!!! En azından şaşaa noktasında eksikliği var, Marki de Sade'ı, Karın Deşen Jack'ı, her yol Ankara'dan bir Kazanova'sı dahi yok doğunun sevgili eşşeklerim, kim bunlar erkek egemen ahır kapitalizminin şanlı şöhretli aygırları, tohumluk hem de, aralarında hızını alamayıp erselik olanları bile var, batı piçlik konusunda sınır tanımayan bir domuz sürüsüdür, insan ırkının katil arısıdır, batı bunu biliyor, doğunun tasmalı köpeği ve kölesi bilmiyor, ne acı!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Katil Fransız ülkesi ve aşağılık Frenk toplumu kadını doğudan daha fazla aşağılayan ve barbar batının köpekliğine soyunan bir ırktır. Sion'ist köpekler şunu bilsin ki doğu kadına batıdan daha fazla değer veriyor ve demokrasi getireceğim diye insan ırkının en büyük düşmanı batı, doğuda her yeri kana bulayıp, kadınları bir bir öldürüyor. Aksini iddia eden Melike Hoca gibi tasmalı köpekleri işten bizzat batı atıyor. Eeeee batıda ki insanlarda da beyin var henüz! Gerçeği görmek gibi, vicdan gibi, foyanın ortaya çıkması gibi hobi ve fobilerden onlarda haberdar, Melike mankafası hariç tabi, doğu ne çektiyse sahibinin tasmalı köpeğinden çekti, sahibi o kadar vicdansız değil!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Bizim batının tasmalı köpeği sanatçılarında yakında işine son verilecek bekleyin!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Ameliyat görüntüleride böyle diyebilirler tabi, morg görüntüleri bundan feci belki ama, asıl sorun, insanın eylemiyle, ruhsal bağlantısını kaybetme sorunu, morgda ölüleri ve kadavrayı anlarım belki, nedensellik bağı kopmuyor, eğer bu olay haklı bir gerekçeye dayanıyorsa bile, artık şu var, ÖLÜLERİMİZİ YİYELİM, açlığa çare buluruz, ama burada eylemle öznesi arasındaki, düşünsel bağ kopuyor işte, üstelik ortaçağda insan eti yemişler, her şeye gerekçe uydurabiliriz, o zaman son sözüm bana bir Hitler gerek! Neden şaşırdınız!!! bu da yetmez, ölüm çok tatlı bir şey, deneyin!!! dünyevi eylemlerle, tüm insanlığın ruhsal bağlantısını kaybettiği gün kıyametin koptuğu gündür, bunu parça parça yapıyoruz, hep birlikte bir gün yaptığımızda son zil çalacak! şiddet ve yok etme duygusu, şefkat ve yaratma duygusunun öbür yüzü, sonsuz barışın geldiği günü görebiliriz, ama sonsuz yok oluşun geldiği günüde göreceğiz, emin olun. Neden, çift yönlüyüz ve ikiside gerçekleşecek! Tanrı bile buna engel olamaz. Tanrı hayatımızın içinde bir şeydir ve hayatımız budur bizim!..
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Bu yolu açanlar gizli bir tarikatın üyesi olan 'Ölümsüzler' herhalde
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> korku acaba sınırsızlaştıkça ortadan kalkan bir şey mi!!! bende vertigo var, araknefobi var, hidrofobi var, klostrofobi var, son olarak fobifobi de olduğunu keşfettim
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> havva ademin kemiğinden yaratıldı çünkü, israf etmek günah, bu yöntem daha insani ve rantabldı, kabil, habil i öldürdü evet, çünkü ulaşılır otlaklar yetersizdi ve ikiside ölecekti yoksa, kabil insani olanı yaptı nesillerin devamını sağladı, kleopatra yılanların zehirli olup olmadığını kölelerin üzerinde deniyordu, yılan çorbası çok lezizdi, firavunlar ülkesinin kraliçesi riske atılamazdı ve ehven bir yol bulmak gerekirdi, iskender doğuya uygarlık götürdü, tam 3 milyon insanın ölümüne yol açtı, salgın hastalıkların yayılmasına yol açtı ama medeniyet için göze almak gerekir, İsa öğretisini yaymak için barışçıydı, ama onu çarmıha gerdiler, iyide oldu, öğretisi bu dehşetle kulaktan kulağa yayıldı, çarmıha gerilmese hristiyanlık bugün olmayacaktı, muhammet islamiyeti yaymak için ben öldürürken gülümserim dedi, başka çareside yoktu, fransız ihtilalinde su gibi kan aktı, ama insanlık bugünü o devrime borçludur, hiroşima ve nagazakiye nükleer bomba attık evet, savaş daha fazla sürecek, orada ölenlerin toplamını geçecekti ölüler, nükleer bomba tanrının bir lütfuydu FATİHHHHHHHHHHHHHHHHHH, abdalmısın, aptalmısın beyaaaaaaa, kalkmış iki sığır için yas tutuyorsun lan, sen allahlık alibey olmuşun ben görmeyeliiiiiiiiiiiiii
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Batının sömürge okullarında büyüyen -eyaletin kamçılı valisi- doğuluları kilit noktalara getirmeniz yeterli!!!. frenk frenk diye öten horozlar, inciliz diye ciyaklayan civcivler, alman diye kıç atan mandalar sarar dört yanı!!! Artık onlar size puan verir, üç vakte kadar kriz gelecek derler, bak bir charlıe hebdoyu öldürdüler çığlık at bakim derler, bütün sömürge köpekleri salya sümük ağlar, çığlıkları arş-ı alaya ulaşır, aaa binlerce müslüman ölüyor diyecek olursanız, onlar birbirini öldüren vahşiler deyip, temizlemen için senide ortaya salarlar, ne kadar müslüman varsa gırtlağının tadına bakılması sevap demeye başlarsın, anası babası da dahil keserler yani!!! Sanatçısı onların piyanosunu tıngırdatır allah katına yükselir, şayiri onların şiirini tırtıklar ödüller alır, ressamları çamurda kadın oynatır, eurodolarları kıçına yapıştırıp gezer!!! hepsi ellerinde megafon, boyunlarında tasmalarıyla ajitasyon mandaları gibi dolaşır tv lerde, gazetelerde ve izbe yerlerde!!! dershaneler özel girişimcilik ruhunun kêrhaneleridir derler ammaaaaaa, üniversiteler her yerde açılmamalıdır, çünkü sığır okumaz derler!!! mankenleri gecelere menüden kaydırak olup, gündüzleri, taciz, tecavüz, ırz! programlarında arzı endam eder, lgbt üyeleri çırılçıplak caddelerde dolaşır ahir zaman demokrasisine kavuşalım, g 7 ye geçelim azizlerim derler!!! vatandaşı batı mallarının kalitesinden bayılır, visikisini yudumlar, sikarasını içer, salamını sosisini envai çeşit kullanır!!! Vaziyet içler acısıdır, manda ses çıkarır bu acıya, mandacılardan tık çıkmaz!.. Batının sömürge okullarında yetişen müstemleke müslümanları!!! ülkelerinin geri kalması için kıç kıça dayarlar, etten duvar örerler, ta ki demirden bir ...... gelene kadar!!!
>>>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>> Levoş evlat diyorsun, empotans olmanın acıları seni karaca oğlan yapmış! çünkü papan amerika senin, makus talihli evolut'ionum benim! oralardan evrilme budik ağacım. sen buradan oraya gittin, lezzet dünyasının domuz sütünü mü içtin lan bu kadar kısa sürede dilli düdük oldun sen, nasa markalı süt tozu mu içirdiler sana noktalı işaretlerle yazıyorsun, .... gel...şimdi sağa.... dön, hangi eyaletin robot fabrikasından fiş taktılar senin mahzun kıçına, bak senin tuşuna bassam aynı şeyleri, sıfır hatayla gene yazarsın sen, kentucky eyaletinin çilli horozu! resimlerin pollock taklidi, yani sığır işi, tipin bermuda şeytan üçgeni, önlüğün frank sinatra'lı filmlerdeki aşçı gibi, sen oranın yamalı bohçası oldun yahu, fikirlerinde bölük pörçük senin, kolaj çocuk, sana acıyorum robot, kaç parçadan müteşekkil bir adem çocuğusun sen, hangi mavnada büyüdün, ataların kim senin, geçmişini hatırlıyor musun, elia kazan gibi, kayseri diye telaffuz edecek beynin kaldı mı, mississipi otlaklarının makus talihli sığırı, cow boy, (inekten olma çocuk) şapkalı Lventh Tncher, ismin ne anlama geliyor senin biliyor musun, bak söylim, barkodunu iyi oku, L-eylaklar gülsün, güller ağlasın şarkısını söylerken, V-irginia eyaletinin yolunu tutup, E-ishonwer hayranlığıyla geçmişini unutan, N-asa'da beynine gerekli parçalar monte edildikten sonra, T-iti deyince oturan kaka deyince zıplayan, titikaka deyince çiş yapan bir zilli robota dönüşen, hayasını ve mazisini yitiren çağımızın bir tür H-omohome türüdür ve insandan ayrı özellikler gösterir, örneğin düşünce üretme yetisini yitirmiştir, beynindeki çipler vasıtasıyla şablon cümlecikler üretir, konuyla bağlantısı olmayabilen bu cümleciklerin içinde canlının, tasmalı ve kobay olarak büyümesinin ve ana sütü emmeden gelişip serpilmesinin etkileri görülür, tüm insanlık aleminin göz yaşını kazanmayı başarmış bu yaratıkların içinde, aya giden, Mars'ın tozunu silen ve Jüpiter'i kiraya veren tahsildarlar ve henüz girişimci ruhunu kaybetmemiş ve hala spekülatör olmak gibi insani hassalarını sürdürebilen, emlakçılar dahi vardır, TNCHER olarak yazılım programımızda tanıttığımız, sözü edilen robotun , harflendirilen bu ikinci isminin açılımı şudur, Trinitron dolaşır damarlarında bu canlı türünün, sıvısal değil, ışınsıdır, gerektiğinde rengi, kokusu ve sadece bu canlıların duyumsadığı tadı değiştirilebilir, N işareti verilen numaraları saklayan tuşun bulunduğu alanı işaret eder, N ye bastığınızda Pollock taklidi resim yapabilen bu canlının barkod numarası görülebilir, dünyada bu numara sadece bu canlıya aittir, insanlar gibi ölmeyi başarıp, tanrıcığının yanına gitse bile, numarasını rabbi dilerse okuyabilir, o kadar mutlakdır yani numarası, bu canlılara ilişkin başarılan bu gelişmeyi, insansılardan, ne Lamarck, ne Darwin başaramamıştır, bu canlı 'numaradan' daha doğrusu barkoddan ibarettir, görselimizdeki C harfi carbondur, yaratığın cismani dünyanın elementlerinden karbonu bünyesinde taşıdığına dair bir simgedir, korkulacak bir şey yoktur, üçaşağı beş yukarı kozmik bir canlıdır bu, hatta bizon, Arizona'daki dağlık arazilerde görülen buffalo ve Arkansas ayılarıyla akrabalıklar gösterir, H harfi damgadır, hala dünyamızda varlığını sürdürebilen insansıların, bunları kendisinden ayırmalarını sağlayabilen işarettir, alt ve üste doğru uzanan iki bacağı simgeleyen bu damgaya, onlar daha saygın olacağı düşüncesiyle! mühür demektedirler, E harfi, damganın benzeri sağa doğru uzanmış versiyonudur, bu yaratık empotans ve eşeysizdir, kendi kendini dahi üretemez, bilinci olmadığı için ölümsüzdür doğallıkla, çünkü yaşadığından bihaberdir, ama Nasa bu sorunlarıda aşacağını vaat etmekte ve vaktiyle anasının memesini terkederek topraklarımıza gelen bu primatların daha gelişkin versiyonlarının saman yolu pazarında piyasaya sürüleceğini iddia etmektedir. R harfi ikinci isminin son harfi olup, bu cismin geldiği yer hakkında bilgilerin saklandığı kutucuktur. TR simgesiyle ifade edilen bu cismin anavatanını, bu canlıda R olarak sembolize etmeyi uygun bulduk ve geçmişiyle ve artık unuttuğu atalarıyla ilgili bilgileri bu kutucukta depoladık. Lventh Tncher adlı bu kozmik maymunsu süratle gelişmektedir, insansıların bunlardan maksimum boyutlarda yararlanacağı günler yakındır. Bu umudu taşımamızın tek nedeni, vaktiyle bu yaratığında bir annesi vardı, Anadolu otlaklarında kuzular güdüyor, inekler sağıyordu, nereden bilsin kopili Amerika'ya göçecek, dil, din, ırk ve cinsiyetini değiştirerek, kekeme, noktalama işaretleriyle konuşan bir ROBORG'a dönüşecek, olayın sevindirici yanı rahmetli anası bu acı gerçekleri göremeden öldü, ölüm yararlıdır bazen, ölümsüzlük işkenceye dönüşebilir, Lventh'in içdünyasını bilemeyiz mesela, belki çıkardığı gıcırtılı sesler onun ağlamasıdır, belki bakışlarında Toros dağlarının ceylanlarını bir kerecik bile görememenin hüznü vardır, belki el ya da ayak yerine kullandığı metal çubuklar bize doğru uzandığında kaçışmamamız gerekiyordur, belki de sarılmak istiyordur, kimbilir... Sonuçta türevlendirilen örneği gözler önüne serilen canlımız, izlediğiniz videodaki kadar acınacak bir yaratık değildir, halen bize doğru bakabilmekte, midesinde elinizi dolaştırdığınızda impulsa benzer hiç bir tepki vermemekte hatta en ufak bir acı belirtisi dahi göstermemektedir. İnsansıların bu konularda görüş ayrılıklarına düşmesi videoda Lventh Tncher barkoduyla görselini sunduğumuz canlının, aslında milyonlarca yıl önce insansılarla aynı kökten gelen bir primat olmasında yatmaktadır, insansılar bu benzerliğin acılarını henüz üzerinden atamamışlardır!..                                      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder