18 Mayıs 2019 Cumartesi


YAZGI

Yazar, gece lambasının ışığında en büyük öykülerinden birini yazmaya çalışıyordu. Yaşamının en önemli öyküsü!.. Büyük bir coşkuyla sayfalarda at koşturuyordu. 

Kimilerini yurdundan uzaklaştırıp, nostaljiye bulayarak yıllarını elinden alıyor, kimilerini işsiz, güçsüz, derbeder bir rejimin pençesinde süründürüyor, kimilerini de ulaşılmaz hiç bir şeyin kalmadığı, lüks ve önü alınmaz zevklerin pençesinde korkunç bir sefilliğin içine sürüklüyor, deli ediyordu. 

Yaşamın genleriyle oynamanın hazzıyla mutlu oluyordu ama; zamanla kahramanlarının kendisine direndiğini, neredeyse sayfalardan fırlayarak, karşı koymaya çalıştıklarını anladı. 

Gelinlik kız sözünü tutmuyor, asker kaçağı aniden ortadan kayboluyor, bir çocuk kitap hırsızlarıyla düello ediyor, kanlı resimler türüyor, giderek saçma ve gerçeğin dışına sürüklenebilecek ne varsa boy gösteriyordu.

Öykünün sonlarına doğru kendisinin, bir planın içine sürüklenerek öldürülmek istendiğini gördü. Dehşete kapılarak, sayfalara hakim olmaya çabalıyordu ama bir türlü başaramıyordu. Masadan kalkmaya çalıştığı halde bunun artık olanaksız olduğunu ürküyle seziyor, dev gibi bir şey sanki omuzlarına bastırarak onu masaya oturtuyordu...

Sonunda, bir manav dükkanının içine soktular onu, boş kasaların bulunduğu arkada bir yere götürdüler, defalarca bıçaklandı ve gırtlağı kesilmeden önce katiline; 'Neden' diyebildi?..

Cellat kurbanına acıyarak baktı; 'Başkalarının yazgısını belirlemeye çalışanlar, gerçekte kendi yazgılarını belirlemiş olurlar' dedi!..

Yazar öykünün sırf bu edebi lafolojinin, çıkarımcı, didaktik öğretinin yansıması için kaleme alındığını anladı. 

Cansız bedeniyle uyumlu  ağzının kıyısında, tuhaf bir gülümsemeyle, derin bir mutluluk ve az önceki vahşetin izi vardı.                               

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder